15 Nisan 2011 Cuma

ISIRGAN PİDESİ...

Bilmiyorum hiç denediniz mi? Belki bu tarif bir başlangıç olur sizin için. Bildiğiniz üzere ısırgan çok faydalı bir ot. Önceden babam ısırganı gidip belli yerlerden toplardı, ısırgan zamanı derlerdi hatta, hobi gibi bir şeydi sanırım ısırgan toplamak, ama şimdilerde çok fazla bulunamıyor maalesef. Elimizdeki ısırganlar pazardan alınanlar...


Pidemizin iç malzemesi çoğunluğu ısırgan olmak üzere, bir de azıcık ıspanaktan oluşuyor. Soğan kavruluyor, sonra yeşillikler atılıyor, baharatlar da eklenip iç malzememiz hazırlanıyor. Hamuru ise tepsinizin büyüklüğüne göre un, tuz ve sudan oluşuyor.

Bu pidenin özelliği, iç harcına sirke dökülerek yenmesi, sirke ve ısırgan yakışıyor.

Ayrıca yoğurtla da servis yapabilirsiniz.

Kabaklı ve sütlü macır böreği için   TIK TIK

Soğan Pidesi için TIK TIK

Herkese mutlu bir haftasonu diliyorummmmm... :)))


11 Nisan 2011 Pazartesi

BAYILDIMMMMMM...

Bir paylaşım sitesinde görüp okuduğum ve bayıldığım bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Süper bir yazı, yazanın kalemine sağlık...


KADIN VE ERKEK


Kelimeleri yitirmeseydik anlardık belki, evlenecek erkeğe eskilerin neden ”koca” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir, yüce demektir. Koca demek, dağ demektir. Ve ne kadar yüce olursa olsun, üstünde kar olmayan dağ eksiktir.

Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişler. Bakma şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiğine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı adam. Kar gibi pak ve masum olmalı kadın. Örtmeli ve bir ömür, süsü olmalı dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan dağ, ne kadar yüce olursa olsun, yarım görünür…

Eşim olma, karım ol!
Bana benzemeye çalışma sakın.
Bana benden lazım değil bir tane daha.
Ama unutma ki sensiz yarımım.
Her zaman söylemem, ama sen anla.
Eşim olma, karım ol!
Beni tamamla…


10 Nisan 2011 Pazar

BLOG REKLAMI... :)))

İşte size yeni bir blog tavsiyesi, eminim zevkle takip edeceksiniz. Sahibesi benim üniversiteden sınıf arkadaşım.Üniversite bitti, ama biz çok şükür kopmadık asla.Okurken kesinlikle keyif alacaksınız.
Bir tıklamanız yeterli...

       http://metamorfoz-metamorfoz.blogspot.com/


Fotoyu kendisi çekmişti, İstanbul turlarımızdan bir hatıra...

Seni çok seviyorum canım arkadaşım, iyi ki varsın. Artık yüzyüze ve telefon görüşmelerimiz, bloglar arası muhabbetle de devam edecek. Güzel paylaşımlarda buluşalım inşallah... :)))


8 Nisan 2011 Cuma

YEŞİL MERCİMEKLİ BÖREK

İşte size ilk defa denediğimiz bir börek tarifi, kesinlikle harika oldu, denemenizi tavsiye ederim.


Efendim tarifi şu şekilde, ilgilenenlere gelsin;

1 bardak yeşil mercimek akşamtan ıslanır. Sabahleyin suyu atılır, yeni bir suyla yumuşayana kadar haşlanır. Diğer yanda 1 orta boy soğan yağda kavrulur. İçine yumuşayan yeşil mercimek eklenir, biraz karıştırılır. Bir adet rendelenmiş patates içine eklenir, bir tutam maydanoz, pulbiber, karabiber ve tuzu gözkararı eklenerek  karışım hazır hale getirilir.

Diğer yanda 1 bardak yoğurt, yarım bardak sıvıyağ, 1 yumurta karıştırılır ve sos hazırlanır. 5 yufka alınır. Açılan her yufkanın yarısına sos sürülür, sonra yarıya kapatılır, yine sos sürülür. Bu şekilde yufka 4 eşit parçaya bölünür. İç malzemeden konularak börekler hazırlanır. Bütün yufkalar bitince kalan sos böreklerin üstüne sürülür ve fırına verilir. Üstü nar gibi kızarana kadar pişirilir.



Herkese mutlu bir haftasonu diliyorummmm...:)




4 Nisan 2011 Pazartesi

UYUYOR MUYUM NE... :)))

Bloglar açılmış haberim yok, uyuyor muyum ne? :))))


Neyse kavuştuk sonunda, herkese selamlar, özlemişim buraları. Güzel paylaşımlarda buluşmak üzere inşallah.... :)))

28 Şubat 2011 Pazartesi

PEKİ YA SİZ?

Abidin Dino;  Nazım Hikmet'in "Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin ?" sorusuna karşın bu resmi yapmış diye bilinir.


Aşağıdaki yazıya da bir paylaşım sitesinde rastladım, çok beğendim. Paylaşmak istedim. :)

Evini bir parti sonrası temizlemek için saatlerce uğraşıyorsan, Bir çok arkadaşın var demektir.

Faturalarını ödeyebiliyorsan, Bir işin var demektir.

Pantolonun biraz sıkıyorsa, Aç kalmıyorsun demektir.

Gölgen seni izliyorsa, Güneş ışığını görüyorsun demektir.

Otobüsten indiğin yerden işyerine yolu uzun buluyorsan, Yürüyebiliyorsun demektir.

Yanındaki adamin sesinden rahatsız oluyorsan, Duyuyorsun demektir.

Camları silmen, çatıyı onarman gerekiyorsa, bir evde yaşıyorsun demektir.

Doğalgaz faturan yüklü geliyorsa, Isınıyorsun demektir.

Yığınla yıkanacak ve ütülenecek çamaşırların varsa, Yığınla giyeceğin var demektir.

Çalar saatin sabahın köründe çalıyorsa, Yaşıyorsun demektir.

Akşamları kendini yorgun hissediyor ve bacakların ağrıyorsa, O gün üretici olmuşsun demektir.

VE TÜM BUNLARIN FARKINA VARABİLİYORSAN MUTLUSUN DEMEKTİR..!

MUTLULUK.. Sorunsuz bir yaşam değil, sorunlarla başa çıkabilme yeteneği demektir...


25 Şubat 2011 Cuma

SÜSLERİMMM VE ÖDÜLÜMMM...

   Evet sizinle paylaşmak istediğim sevimli süslerim, ne olabileceğini az çok tahmin etmişsinizdir belki.... :)))

Kendileri Zihinsel Engelliler Okuluna katkı amacıyla yapılmışlar, biz de okulumuzdaki arkadaşlar olarak hiç tereddüt etmeden bu yardıma katıldık.


Bunlar buzdolabı süsleri, ama kitap ayracı olarak da kullanılabilir. Çok muntazam yapılmışlar. Ben önce keçe diye düşündüm malzemeyi ama değil, başka bir şey, ama ben bilmiyorummmm. :)))


Bu arada anneanneninemekleri bloğunun sahibesi beni bu ödüle layık görmüş, çok teşekkür ediyorum kendisine. :)

Herkese güzel bir haftasonu diliyorum, sevgiler. :)



22 Şubat 2011 Salı

PEKİ BİZ NE YAPIYORUZ???

Bir paylaşım sitesinde okuyunca birden kanım dondu, çok ama çok beğendim, evet peki biz ne yapıyoruzzz???



Televizyon arıza yapmış, tamirci gelip TV nin arkasını açmış ki bir sürü ekmek kırıntısı. Tabi kimin yaptığını hemen anlamışlar. Evin dört yaşındaki yaramaz kızı. Bu hangi ailemizde gerçekleşirse gerçekleşsin ilk göstereceğimiz tepki genellikle öfkeli bir davranıştır. Tamircinin yanında bağırır, çağırırız. Fakat anne öyle yapmamış, çocuğuyla konuşmayı denemiş ve ekmek kırıntılarını neden oraya attığını öğrendiklerinden sonra hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Çocuk ekranda Afrika daki aç çocukları gördükçe mutfaktan ekmek alıp TV nin açık bulduğu tek yerinden, arkasındaki ızgaralardan açlık çeken kardeşlerine ulaşması için içeri atıyormuş... ''   Peki biz ne yapıyoruz ?

18 Şubat 2011 Cuma

YENİ DİKTİĞİM ETEĞİM VE KOMBİNİM...

Bu sefer diktiğim eteği ayrıntılı fotoğraflamıştım, ama hemen bitirmek nasip olmadı. O yüzden gecikmeli yayınlıyorum. Kumaşı buradaki ganimetlerden. TIK TIK...

Ben bu kumaştan 3 parça bulmuştum, ama bir kısmı lekeli, bir kısmı delik, anlayacağınız beni bayağı uğraştırdı. Ama değdi doğrusu... :)) Önce kumaşlarımız yıkanır, ütülenir. Ben 4 kat yapacağım için uygun ölçülerde kumaşları kestim ve kenarlarını birleştirdim.


Sonra etek ucu ve beli dikildikten sonra, aralara büzgü teğeli alınarak parçalar birleştirilir.


Bu kurdelaları da pazardan almıştım eteğin aralarına dikmek için. 3 tane 1 tl idi.


İşte kurdelalar dikildikten sonraki eteğimizin son hali.

Etekle kombinlediğim kolyem, %50 indirimden almıştım vakti zamanında, yapımı çok zor değil, belki bir fikir olur meraklılara.


İşte bu da bugünkü kombinim, genelde eteğime dair çok olumlu yorumlar aldım, şımardım biraz..:)))

Bugünlük bu kadar yeterrr, hepinize güzel bir hafta sonu diliyorum. Ben sorumluluk sınavlarında görevliyim haftasonu, bana da kolay gelsinnnn. :)


16 Şubat 2011 Çarşamba

AĞZINA SAĞLIK GÜLSE BİRSEL

Ben beğendim, gerçekten damardan yazmış, bir eğitimci olarak bam telime dokundu cidden, paylaşmak istedim. Yaklaşık bir sene önceki yazısı. Paylaşmak benden, okuması sizden...

EMO: Ergeni Mıncırsak Olmaz mı?!

Hep söylüyorum, biz çocukken midemiz bulanınca ekmek yedirirlerdi, grip "Yatınca geçer"di, başın ağrıyorsa "Çocukların başı ağrımaz" denirdi, uykun kaçıyorsa "Oyuncaklarını düşün, güzel rüyalar görürsün" şeklinde konu halledilirdi! Okuma yazmayı öğrenemiyorsan ya, "Tembel"din ya "Yavaştan, sağlamsağlam öğreniyor"dun! Hüzünlü bir çocuksan "Yazar olacak herhalde" derlerdi, yerinde duramıyorsan, etrafa saldırıyorsan bir tane çakarlardı, susup otururdun. Kanaatimce pedagojinin zirve yaptığı yıllardı o yıllar. Çünkü sonra sonra, koşup oynadıktan sonra öksüren çocuk 'astım başlangıcı', okuma yazmayı zor söküyorsa 'disleksik', hüzünlüyse 'depresif', aşırı hareketliyse 'hiperaktif' diye nitelendirilmeye başlandı ve o sinameki yetiştirilen tipsizler şimdi büyüdüler! O kadar ilgi alaka sonrası ola ola ne oldular? Emo! Emo ne? Hani beş-altı yıldır etrafta saçlarını gözlerinin tekini kapatacak şekilde öne öne tarayan, miskin görünüşlü, asık suratlı, beti benzi atmış, sıska, dar pantolonlu, converse'li, siyah ojeli ergenler var ya...Taksim'de kaldırımlarda filan oturuyorlar. Aha onlar Emo! Emo kelimesinin emotional'dan (hissi) geldiği, bu yavruların pek bunalımlı pek güvensiz ve duygusal olduğu, topluma uyum sağlayamadıkları için böyle takıldıkları söyleniyor. Bizim zamanımızda punk vardı ya, onun gibi bir akım, ama bir halta yaramayanı!!

HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRDIM.
Ay kıyamaam! Zamanında, kendi ergen yıllarımda bu akım daha dünyada yokken 10 gün emo takılmışlığım vardır! Kafam neye bozuktu hatırlamıyorum ama o 10 gün, üstelik de yaz tatilinde, evin o köşesinden bu köşesine oflaya poflaya nemli gözlerle dolaştım. Saçımı taramadım, denize gitmedim, sohbetlere katılmadım, tebessüm bile etmedim. Akşamları karabasan gibi yemek masasına çöküp herkesin keyfini kaçırdım. Bir akşamüstü, balkonda otururken annem "Ne bu surat her gün, senin derdin ne kızım aaa..." şeklinde pedagojik bir açılım yaptı."Sıkılıyorum... Hayat çok anlamsız" cevabımın üzerinden sanırım birkaç saniye geçmişti ki, acı ve can havliyle bir metre havaya sıçradım. Annem, her Türk annesinin uzmanı olduğu 'mıncırma' hamlesini oldukça sert ve uyarısız gerçekleştirmişti. Mıncırma, malumunuz evlat artık poposuna terlikle vurulmayacak kadar büyüdüyse, ancak tekdir ile de uslanmıyor ve hakkı kötekse kullanılan, konu komşu, bitişik ev duyar ihtimaline karşı avaz avaz bağırmak yerine geçen bir terbiye şeklidir.Tercihen bel veya bacak bölgesinden bir alan seçilir, elle kavranır ve et, 180 derece çevrilir!Hemen ardından, daha acım ve şaşkınlığım hüküm sürerken, annem kısık sesle, yüzünü yüzüme yaklaştırarak "Alırım ayağımın altına" diye başladı ve "Karnın tok sırtın pek! Aklını başına topla! Sıkılıyorsanda git bakkala evin alışverişini yap, sonra da gel yemek kitabından bir kurabiye pişir, akşam misafir var, hadi yallah..." şeklinde bitirdi!

NE DERDİM KALDI NE DE TASAM.
Malumunuz eti mıncırılan ergen olay yerinde fazla kalamaz, mıncırandan tırstığı için kendisine yalakalık yapar, arzu ettiği aktiviteleri gerçekleştirir. Mıncıran mutlu, mıncırılansa artık efendi bir insandır! Aynen öyle oldu. Mıncırma sonrası ne derdim kaldı ne tasam! Emo'luğum o gün bitti, bu yaşa kadar da hep mutlu mesut, uyumlu, üretken biri olarak yaşadım. Şimdinin sokakta bira içen, gelen geçenden ihtiyacı var diye değil, hayat tarzı sandığı için para dilenen, dünyanın bütün derdi sırtındaymış gibi davranıp, bunalım takılıp bir işin ucundan tutmayan emo'larının başında, bizim zamanımızın anne babaları olacaktı ki. Ohoo... Muma dönerdi hepsi! Bir kere her şeyden önce bütün o yüzü gözü saçla kaplı eşek herifleri bir eşek tıraşına götürürlerdi, kesin! Ülkenin gençlerine bak.Tarikat yurtlarında yetiştirilen çocuklar, polise atsın diye eline taş verilenler, bir de emo'lar! Gelecekten çok umutluyum çok.

14 Şubat 2011 Pazartesi

HAYIRLI KANDİLLER...

Duasız üşürmüş yürekler bil, sana bir dua eden olsun. Sen de birine dua edebil, bilemezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan, sana ummadık kapılar açan, bilemezsin kimin için ettiğin duadır seni böyle ayakta tutan...


Bu güzel kandil gecesinde en güzel dualarda buluşmak dileğiyle, kandiliniz mübarek olsun.


6 Şubat 2011 Pazar

DÜNYANIN YEDİ HARİKASI...

Size göre nedir bilmiyorum ama, aşağıda paylaşacağım yazıda çok güzel özetlenmiş.


Bir grup öğrenciden Günümüz Dünyanın Yedi Harikası'nın neler olduğunu düşündüklerine dair bir liste yapmaları istenir. Aralarında anlaşmazlıklar çıkmasına rağmen aşağıdakiler en fazla oyu alanlardır:

  1)- Mısır'ın Büyük Piramitleri
2)- Tac Mahal (Taj Mahal)
          3)- Büyük Kanyon (Grand Canyon)
4)- Panama Kanalı
‎5)- Empire State Binası
6)- St. Peter Bazilikası (St. Peter's Basilica)
7)- Çin Seddi (China's Great Wall)

Öğretmen oyları toplarken, sessizce duran bir kız öğrencisinin henüz kağıdını vermemiş olduğunu farkeder. Sonra öğrencisine kendi hazırladığı liste ile ilgili bir problem olup olmadığını sorar. Kız öğrenci ise

"Evet, biraz. O kadar çok şey var ki, bir türlü karar veremiyorum" der.

Öğretmen de öğrencisine "Peki, söyle bakalım senin listende neler var, belki biz sana yardımcı olabiliriz" der.

Kız öğrenci önce duraksar ve sonra okumaya başlar:

"Bence Dünyanın Yedi Harikası :

1)- görmek
2)- duymak
3)- dokunmak
4)- tatmak
5)- hissetmek
6)- gülmek
7)- ve sevmek...

Odada sinek uçsa sesi duyulacak şekilde bir sessizlik oldu. Basit,sıradan ve normal olarak düşündüğümüz ve gözden kaçırdığımız şeyler gerçekte ne kadar da mükemmeldirler.

Samimi bir hatırlatma: Hayattaki en değerli şeyler satın alınamayanlardır.

3 Şubat 2011 Perşembe

İÇİMDEN GEÇEN....

"Meğer o ana kadar hep çocukmuşum ben. Anneciğim gitti, çocukluğum bitti... Bin yaşındayım şimdi."

 (Yıldız kenter - Hep aşk vardı)


31 Ocak 2011 Pazartesi

ANNECİM MEKANIN CENNET OLSUN...

Yazacak çok fazla bir şey yok, zaten yazmaya da halim, mecalim yok. Tek bildiğim artık hayatımın geri kalanının onsuz olacağı. İyi ki iman var, iyi ki inanç var...

Annecim mekanın cennet olsun, Allah'a emanet ol...

18 Ocak 2011 Salı

KİTAP OKUMA LAMBAMMMMM... :)))

Bu aralar Mutluluk Projesi adlı kitabı okuyorum. Aslında bu tarz kitapları çoktandır okumuyordum, bir zamanlar bayağı okumuştum. Kitap hakkında olumlu yorumlar okuyunca almak istedim, şimdilik güzel gidiyor. Her kitaptan öğreneceğimiz bir şeyler vardır ve ben güzel bir kaç şey öğrendim ya da bildiklerimi hatırlıyorum... :))

Kitap hakkında kısa bir bilgi için TIK TIK...


İşte şimdi de karşınızda kitap okuma lambammmmmmm... :)))

Kendisini Dore ürünleri kataloğunda görüp ısmarladım, fiyatı da gayet makul;  4 tl. :)))


 Hani bazen yatmadan önce kitap okumak isteriz yatakta, ama uykumuz gelir ve lambayı kapatmaya üşenir ve öylece uyuyakalırız. Ama artık yataktan kalkıp ışığı söndürme derdine ve uyuyakalınca oluşan  elektrik israfına SONNNNN. :))) Ben kullandım ve çok da sevdim, tavsiye edilir... :)))

15 Ocak 2011 Cumartesi

''GÜZEL İNDİRİMLER'' VE KOMBİNİMMMM... :)))

''Beni bu güzel havalar mahvetti'' demiş şair Orhan Veli Güzel Havalar şiirinde. Ben de biraz değiştiriyorum sözleri ve diyorummmmm ki '' Beni bu güzel indirimler mahvetti''. Alışveriş yapmak için genelde indirim zamanlarını bekleyen benim payıma düşen 2 parça... :)))

İşte çizmelerim ve ceketim. Yalnız ceketin yaka ve ceplerindeki detaya ve çizmelerin tabanındaki detaya dikkatinizi çekerim, sanki özellikle birbirleri için yaratılmışlar, ayyy pardon üretilmişler... :)))


El emeği eteğim, bir ara kat eteğe takmıştım. Bir sürü değişik renklerde dikmiştim. Bu yeşil de onlardan biri. Şekil olsun diye kumaşın aynısından çiçekler yapıp üstüne diktim, aralara kurdela, altına da dantel. Küpeyi bir öğrencim hediye etmişti, üstelik kendisi yapmıştı. Şal da başka bir öğrencimin üretimi. Maharetli öğrencilerim benimmmm. :)))


İşte bu el emeklerini Motif kazağımla kombinledim. Yeni ceket ve çizmem de kendilerine eşlik ettiler. Bugünkü açık lise sınavlarında beraber takıldık gün boyunca.... :)))

Son olarak Orhan Veli' nin Güzel Havalar şiirini de yayınlayalım, o kadar esinlendik kendisinden. :)))

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti. 

Hepinize güzel bir hafta sonu diliyorummmmm, sevgiyle kalınnnn. :)))

13 Ocak 2011 Perşembe

EYVAH EYVAH SÜTLAÇ... :)))

Eyvah Eyvah 1' i kaçırmış ve televizyonda da seyretmemiş biri olarak, gelen olumlu yorumlardan Eyvah Eyvah 2 ' ye gitmeye karar verdim, iyi ki de gitmişim. Özetle şunu diyebilirim ki  '' Bir tek küfür, kötü söz, bel altı espri, saçma sapan muhabbetler olmadan da bir filmin komik, eğlenceli olabileceğini kanıtlayan; gidilesi, görülesi, gülünesi, hatta bazen ağlanabilesi film. '' Gitmek isteyenler olacaktır muhakkak, fazla renk vermeyelim detaylar hakkında. :)))

Ay bu ikili çok sevimliydi, hele Demet Akbağ cidden harikaaaaa.... '' Trakyalı şrekkkk'' :))))


Evet sırada günün tatlısı ''SÜTLAÇ'' var. Hem çok hafif, hem de çok ucuza mal olan tatlılardan...:))

Yarım su bardağı pirinç 2-3 saat önceden yıkanıp, suda bekletilir. Sonra ocağa alınır ve pirinçler yumuşayana kadar pişirilir, bu arada su azalıyor tabii ki de. Sonra 2 kilo süt eklenir ve kaynayana kadar karıştırılır. Biraz 5-10 dakika kaynatılır karışım özdeşleşsin diye. Bu arada dışarıda 1 kaşık nişasta, 1 kaşık un biraz suyla ıslatılır. Sonra karışıma yavaş yavaş eklenir ve karıştırılmaya devam edilir. Bu şekilde de 5 dakika kaynatılır, sonra 1 bardak şeker ilave edilir. Kaynayınca en son vanilya ilave edilerek ocağımız kapatılır.

Not: Ağız tadınıza göre şekeri azaltıp, arttırabilirsiniz. Aynı şekilde pirinç miktarı da size göre değişir, bazıları çok pirinçli sever, bazıları az. Tercih sizlerin. :)))


12 Ocak 2011 Çarşamba

PAZAR GANİMETLERİMMMMMM... :)))

Sizi bilmem ama ben şu pazarlara bayılıyorum. Hani ayakkabıdan tutun da, toka, çorap, mutfak malzemesine varana kadar her şeyi büyük bir karla satın alabileceğiniz pazarlar. Hangi bayan sevmez ki? Üstelik bazı pazarlarda kumaş da satılıyor. Giydiklerini ucuza mal etmek isteyenler için bu da harikaaaa... :)))

İşte semt pazarından benim payıma düşenler... :)))

5 parça kumaş 1 TL. Soldaki 2 tane bayağı büyük, sağ üstteki ikisi aynı kumaş, inşallah etek dikmeyi düşünüyorum, hazır bir sürü etek gördüm o tarz kumaşlardan... :)))


Bunları da alttaki 1 tl, üstteki 50 kuruşa almıştım. Etek olma yolunda ilerleyecekler inşallah.... :)))

Simli gri kazağım 5 tl, ponponuna bayıldım... :)))

Bu da 1 tl' ye aldığım gömleğim, şaka gibi... :)))

Bunlar da minik yeğenim için aldığım ganimetler. Mavi ve yeşil parçalar 2 tl, pijama takımı 3,5 tl, çorap 50 kuruş, oyuncak yani zıp zıp diyoruz biz ona 2 tl. :)))

2 çorap 50 kuruş, toka 1 tl.... :)))

PAZARA GİTMEK VE UCUZA BİR ŞEYLER ALMAK, PAHA BİÇİLEMEZZZZZZZ... :)))

7 Ocak 2011 Cuma

YENİ HIRKAM VE KOMBİNİMMMMM, AYRICA DA BİR MİM DAHA...

Aslında alalı bir ay falan oldu, hatta fotoğraflamıştım, ama ancak bugüne nasip oldu yayınlamak. Hem belki fikir olur bu tarz süslemeler yapan arkadaşlara... :)

Yaka detayı hoşuma gitti, fiyatı da uygun olunca almayı uygun gördüm. Öğrencimin geçen yıllarda hediye ettiği küpe de hırkamı tamamladı. İkisi de fiyonklu, pek bir uyumlu oldular... :)))

Eteğimi de indirimden almıştım, balon etek hevesimi gidermiş oldum kendileri sayesinde.... :)))

 Bu arada mimlenmişim sevgili umutfak bloğunun sahibesi arkadaşım tarafındannnn. Hemen cevaplayalım sorularımızı. Bu arada aşağıdaki sevimli kalbi kendisine yolluyorummmmm... :)))


1- Kaç yaşındasınız? Efendim öğrencilerime verdiğim cevabı vereyim burda da, I am eighteen... :)))) Hatta Teoman' ın şarkısını da söyleyebilirim bu noktada ''daha onyediiiiii, onyediiii, onyediiii, onyediyyymişşşşşş. :)))
2-İsminizin son harfi ne? R.
3-En sevdiğiniz renk? Valla bir sürü var, ama bu sıralar griye takmış durumdayım. :))
4-Kaç kilosunuz? 48
5-Boyunuz kaç? 1.60
6-Ailenizin kaçıncı çocuğusunuz? 3 kardeşin en miniği... :)) 
7-En sevdiğiniz şarkı? Efendimmm  Fred Durst abimizden gelsin '' I wish you were here'' Bir de Türkçe bir şarkı yazmak istiyorum, onu da çok severim. İnce Saz'dan gelsin ''Çok aşığın var diyorlar''
8-Sizce sarışın mı esmer mi? Esmer ... :)))
9-Sigara kullanıyor musunuz? Hayır, never... :))
10-Alkol? Hayır, never... :))
11-Çayı fincanda mı içersiniz?Çay bardağında mı? Çayla aram fazla yok, içtiğimde çay bardağını tercih ederim. :)

Ben de bu mimi Hobi Dünyam bloğuna yolluyorummmmm... :)

Bu arada hediye çekilişimize başvuru Pazar akşamına kadar devam edecek, katılmak isteyenler TIK TIK.... :)))

Herkese çok güzel bir hafta sonu diliyorummmm, sevgiler... :)))

 

2 Ocak 2011 Pazar

ISPANAKLI GÖZLEME VE AYVA KOMPOSTOSU... :)

Genelde haftasonu hamur işi günüdür çoğu evde, bilhassa pazar günleri. Bizim evimizde de öyle oldu bu hafta sonu. İşte size ıspanaklı gözleme tarifi ve de yanında ayva kompostosu... :)))

İlk önce 2 neskafe bardağı un, tuz ve yeteri kadar su ile bir hamur tutulur. Biz bu hamurdan 4 adet gözleme yaptık. Siz sayısına göre miktarı belirleyebilirsiniz.

İç malzeme olarak ıspanak ve lor peyniri kullanılır. Yaklaşık 400 gr ıspanak yıkanır, doğranır. İçine bir orta boy soğan rendelenir. Yeteri kadar tuz ve karabiber katılarak biraz ovulur. Karışım 4 eşit parçaya bölünerek, açılan her hamura bu 1/4 ıspanak yayılır. Üstüne de lor peyniri atılır.

Hamurumuz ilk önce bir tarafa,

Sonra diğer tarafa şekildeki gibi katlanır.

En son da tekrar ikiye katlanarak bohça şekli verilir ve tavada kızartılırrrrrr. :)))

Veeee gözlememiz hazır, aşağıdaki ayva kompostomuzla birlikte servis yapabilirizzzzz. :)))

Kompostomuz bahçedeki ayvalar değerlendirilmek için yapıldı. Kaynatılan şekerli suya, kabuklarını doğrayıp küp küp kestiğimiz ayvalar atıldı. Biz ayrıca ayva çekirdeği, 4-5 adet karanfil, bir çubuk tarçın katıyoruz. Şeker ve su miktarı sizin kullanacağınız ayva miktarına göre değişir. Biz biraz fazla yaptığımız için miktar veremiyorummm. :))
 En son kompostomuzu, kavanozlara sıcak sıcak koyup kapatıyoruz.(konserve usulü) İstediğimiz zaman da çıkarıp servis yapıyoruz. Ayva kompostosu bizim gibi evde kola, hazır meyve suyu içmeyenler için şahane bir alternatif....

Herkese çok güzel bir hafta diliyorummmmm, sevgilerrrr. :)))