18 Ağustos 2011 Perşembe

BAHÇE GANİMETLERİ...

Az da olsa bahçenizden bir şeyler yiyebilmek ve hatta bunları başkalarıyla paylaşmak çok güzel bir duygu. İşte size bahçemizden birkaç ganimet... :)))

Böğürtlen, pazarda kilosu 5 tl' ye satılıyormuş dedi babam. Değer mi, sanırım değer... :)))

Balkondan uzanıp kopartabildiğimiz erikler. Maşallah o kadar bereketliydiler ki, bir sürü insan nasiplendi... :))

Elmalar. Aslında şu anda yenilmeyecek aşamadalar, ama sürekli dökülüyorlar. Rahmetli annem bu halleriyle sirke yapardı, hala yaptığı sirkeler duruyor... :((( 

 Evde sirke yapımı için TIK TIK.

Biz de birkaç gün önce, bu elmalarla katı meyce sıkacağıyla meyve suyu elde ettik, inanın değme meyve sularına taş çıkartıyorlar. Herşeyin doğalı işte...

Evet gelsin sarmalar, işte yine bahçemizden asma yaprakları. Taze asma yaprağı gibisi yok. Sıcak suda haşlanan yapraklar, iç harcımızla sarılır ve afiyetle yenir...:)

Kesinlikle şükredilmesi ve tefekkür edilmesi gereken şu nimetler için Allah'a binlerce şükürler olsun... :)

16 Ağustos 2011 Salı

PANTOLON PAÇASI KISALTMA , MISIR MEVSİMİ ve ACI GERÇEKLER...

Evet yine alakasız birkaç konuyla karşınızdayım efendim, olsun çeşitlilik iyidir... :))) Ama lütfen ve lütfen postun sonunu kesinlikle okuyun. :)

Bugünkü postumuzun ilk konusu, indirimden aldığım pantolonumun paça kısaltması. Şu ürünler indirime girdi mi, nedense boy, paça kısaltma işlemleri ekstraya giriyor. Ben de o kadar indirimden yararlanmışım bari kendim bildiğim kadarıyla kısaltayım diyorum, ehh fena da olmuyor hani.... :))

Bu sefer makina dikişi ile kısaltmadım paçaları. Orijinal hali böyleydi, tabi sanayi işi. :))) Ben de hristo teğel uyguladım, ablam tarif etti sağolsun. :)) Bu arada bu ismi de yeni duydum, çaktırmayın.. :))

Bu da hristo teğelimin yakın çekimi, elimden geldiği kadarıyla... :))) Pantolonum klasik olunca, ben de orijinale sadık kalayım istedim, makina dikişi istemedim.  :)

Evetttt, gelelim postumuzun ikinci konusuna, mısır zamanı geldi. Eğer mısırı seviyorsak, bol bulabildiğimiz bu mevsimde bol bol tüketmek gerekiyor sanırım... :)) Çünkü faydaları saymakla bitmiyor. Vücuda ve zihne enerji verip, yorgunluğu giderdiği benim bildiğim faydalarından.. :)

Geçen Sağlıklı Yaşam üzerine bir program vardı radyoda, orada monosodyum glutamat maddesinden bahsedildi. Kimya kökenli biri olduğum için direk dikkatimi çekti tabi ki. İlk önce bu maddeyi bir tanımlayalım.

 Monosodyum glutamat başta çeşitli konserveler, cipsler, hazır çorbalar, bulyonlar, salamlar - sucuklar vs. olmak üzere, birçok hazır besinde karşımıza çıkan katkı maddesi. Kullanım amacı lezzet vermekten ziyade var olan lezzeti (mesela çilek ya da et tadı) ön plana çıkartmak, belirginleştirmek...


Ama şöyle bir acı gerçek var ki, bu madde zararlı. Ben burada uzun uzun yazmıyorum, ama netten bir girip bakın, okuduklarınız karşısında inanın şok olacaksanız. Çoğu şeyin biraz zahmetli de olsa doğalı var, belki çocuklarımıza marketten cips almak, bu mısırı pişirmekten daha kolay ama, inanın ikisinin farkı kıyas edilemez.

Son olarak şunu belirteyim; radyodaki şu söze bir an kilitlendim, cipslerin üzerinde de sigaralar gibi '' ölümcül'' yazılmalıdır....

12 Ağustos 2011 Cuma

YALANCI PROFİTEROL VE OTO PASPASI....:)))

Başlık ne alaka diyebilirsiniz. Biri bugün yaptığım etimekli tatlı, diğeri de BİM'den arabam için aldığım paspaslar...:)))

Efendim tarif internetten, sütlü tatlı tarifi bakarken rastlamış, sık kullanılanlara eklemiştim.Ama ben tarifi biraz değiştirdim, biz çok şeker kullanmıyoruz, şekeri azalttım. Çikolata sosunu da kendim yaptım. Tarif,  Tarif Diyarı'na ait. Orijinal tarif için TIK TIK.

Not: Bu arada yalancı profiterolü ilk babam denedi ve şöyle dedi: '' Bu sizin yaptığınız bi tatlı var ya, ona benziyor''. ( profiterolü kastediyor (: , arada yaparız da.:)) ) Demek ki neymiş, yalancı profiterol, orijinal profiterolü aratmıyormuş. :)))


Evet bunlar da arabama aldığım paspaslar. Sizi bilmem ama ben Bim' i çok severim. Her cuma günü aktüel ürünler satışa sunuluyor. Genelde fiyatları da uygun. Saç kurutma makinasından, fotoğraf makinasına kadar bir sürü şey aldım diyebilirim BİM' den. :)))) İşte bunlar da son aldıklarım. :)))  2 ön, 2 arka olmak üzere 4 adet paspas. Fiyatı da 9.90 tl. Açıkçası araba paspası fiyatlarını bilmiyorum, ama eminim uygundur deyip aldım valla. :)))
Nitekim netten şöyle bir fiyatlara baktım, gerçekten de uygun her zamanki gibi...:))))

Her hafta BİM'de aktüel ürünler nelermiş bakmak isterseniz buraya TIK TIK efendim... :)))

Haftasonu geldi, hepinize güzel bir hafta sonu diliyorummmmmm... :))

10 Ağustos 2011 Çarşamba

RAMAZAN HALKASI...

Bilmiyorum sizin oralarda var mı ama, bizim burada Ramazan ayında fırınlarda halka çıkar. Çok da severim ben halkayı, muhakkak Ramazan ayında bir kere yapılır bizim evde.

Normalde halkanın daha incesi makbuldür, ama bizim fırın biraz abartmış, dolgulu halka... :)))

Halkalar 6-7 cm uzunluğunda kesilir ve suyla ıslatılır, içleri kesilir ve ekşimik-maydanoz karışımı içlerine yerleştirilir.

Daha sonra halkalar yumurtalı sütlü karışıma batırılarak kızartılır. Bazıları sadece yumurtaya batırıyor, aslında o daha lezzetli oluyor, ama daha ağır maalesef...

İftara az bir zaman kaldı, haydi hazırlık için mutfağa... :)))

9 Ağustos 2011 Salı

DO YOU KNOW THİS WOMAN????

Neden İngilizce başlık attım, bilmiyorum içimden geldi. :))


Neyse konumuz bu değil efendim. Konumuz Dr.Aidin Salih. Dün akşam sahurda TV kanallarını karıştırken bir konferans veriyordu. Kendisinin konferansına adeta kilitlendik. Sade Hayat Derneği diye bir dernek tarafından verilen bir konferanstı bu. Duyduklarım karşısında adeta şoke oldum diyebilirim. Kendisi Özbekistanlı bir biyolog ve haliyle tıbbi konularda çok bilgili. Sade va sağlıklı bir yaşam için kendisi bir sürü araştırmalar yapmış. Anlatıklarını dinleyince halimiz harap deyiveriyor insan. Çünkü özellikle çoğumuzun rahat ve zevkimizi düşünerek kullandığımız şeyler resmen sağlığımızı ve geleceğimizi tehdit ediyor. Özellikle deterjanlar ve parfümler resmen tehlike saçıyorlar.

Hele titanyum oksitten bir bahsettiler ki, inanın nasıl yaşıyoruz dedim ben kendi kendime. Dişmacunlarında, sakızlarda bulunan bu madde beyin için acaip zararlıymış. Neredeyse insanın başkaları tarafından yönetilmesine davetiye çıkartıyormuş. Çocuklar için büyük tehlike, düşünsenize çok çabuk bağımlı olabiliyorlar bir sürü tehlike şeye karşı. Şimdi netten biraz bakındım, gerçekten çok ilginç detaylar var bilinmedik. Yanlış beslenme ile hastalıkların tetiklendiği ve doğru beslenme ile bunların önüne geçilebileceği özetle söyleyebileceğim. Ben okumaya devam ediyorum, belki bilenleriniz vardır, yoksa da sizi haberdar etmek istedim.

Bu arada size birkaç adres vereyim merak edenler olursa;

Sade Hayat Derneği' nin sitesi ;    http://www.sadehayat.org/

Konferanslarından bazı notlar için;

Canlı dinlemek isterseniz;


6 Ağustos 2011 Cumartesi

MAHLEPLİ TUZLU KURABİYELER....

İftar vaktine bir saatten fazla bir vakit kalmışken, az önce yaptığım tuzlu kurabiyeleri de sizlerle paylaşayım. Arada atıştırmaklık yaparız biz böyle, eee Ramazan ayında da sahurda atıştırırız artık. :))

Malzemelerimiz işte bu kadar, sadece yoğurdumuzu çekememişiz yan taraftan. :))))

Yapılışına gelince; ilk önce 3 bardak unumuz elenir, ortası açılır ve içine 1 yumurta kırılır. Sonra 2 kaşık yumuşak tereyağı, 2 kaşık yoğurt, 2 kaşık yoğurt suyu, 1 çay bardağı sıvıyağ, 1 kaşık şeker, 1 tatlı kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı mahlep ve 1 paket kabartma tozu katılarak hamurumuz kulak memesi yumuşaklığında yoğrulur ve 15-20 dk. bekletilir. Sonra ceviz büyüklüğünde parçalar kopartılıp kurabiyelerimize istenilen şekil verilir. Sonra yumurta beyazına batırılır, ardından susam ya da çörek otuna bulanarak yağlı tepsiye dizilir ve kızgın fırında pişirilir.

Kurabiyelerimizin fırına girmeden önceki halleri...

İşte nar gibi pişmiş kurabiyelerimiz. İçindeki mahlep kurabiyelerimize ayrı bir tat veriyor. Ayrıca hazır alınanlara göre çok daha sağlıklı ve ekonomik, tavsiye olunur... :)))

3 Ağustos 2011 Çarşamba

HAYATA DAİR İÇ BURKAN DETAYLAR...

Afrika' ya ilaç göndermeye karar vermiştik; fakat hepsinin üzerinde tok karnına yazıyordu...


NOT: Söze bir paylaşım sitesinde rastlamıştım bir kaç ay evvel. Sanırım blogda paylaşmanın tam zamanı. 

 Fotoğraf ise 1994'de Sudan'daki kıtlık sırasında çekilmiş ve fotoğrafçı Kevin Carter'a bir ödül bile kazandırmış. Çocuk emekleyerek 1 km. ötedeki Birleşmiş Milletler yemek kampına gitmeye çalışıyor. Arkasındaki akbaba çocuğun ölmesini bekliyor. Fotoğrafı çeken Kevin Carter, fotoğrafı çeker çekmez oradan ayrılmış ve kimse çocuğa ne olduğunu bilmiyor. Fotoğrafçı Kevin Carter 3 ay sonra depresyona girmiş ve intihar etmiş.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

BİTEN ETEĞİM VE BAŞLAYAN RAMAZAN-I ŞERİF...

Bir alttaki postta başladığımı söylediğim eteğim nihayet bitti. Ama inanın hiçbir eteğim bu kadar ters gitmemişti. Basit bir etek işte ama inanın bir sürü aksilik yaşadım. Nazar mı değdi nedir. :)))

İşte eteğimin yapım aşamalarından bir foto. Klasik bir kat etek. Bu sefer 4 katlı yaptım, istediğiniz ölçülerde kesip siz de yapabilirsiniz.

            İşte bu da kombinim, üstüne içindeki renklerden bir badi ve yine severek aldığım ve kullandığım kolyem... :))

Bu arada bugün itibarıyla Ramazan ayı başlamış bulunuyor. Mübarek Ramazan ayının tüm inanan insanlar ve ülkemiz için hayırlar getirmesini diliyorum, hepinize hayırlı Ramazanlar... :)))

İsteğe bağlı edit: Bazı arkadaşlar eteğin ölçülerini istemişler. Ölçüler şöyle arkadaşlar;

1. Kat:  eni: 100 cm     boyu: 19 cm    
 (Yalnız her ölçü için dikiş payları vermeyi unutmuyoruz, bunlar paysız ölçüler)
                                                           
2. Kat: eni: 135 cm      boyu: 18 cm

3.Kat: eni: 180 cm       boyu: 24 cm

4. Kat: eni: 240 cm      boyu: 24 cm

Yukarıda da dediğim gibi bunlar paysız ölçüler. Her kat için paylı parçalar kesiyoruz. Örneğin ilk kat eni 100 cm, yanlardan 1 ya da 1,5 cm pay versek kumaşımızı 102 ya da 103 cm den kesmemiz lazım. Boyu da aynı şekilde 19 cm, bu katta bele lastik takıldığı için 6-7 cm fazla kesiyorum. Yani 26 cm falan kestim. Diğer katlarda boyları 3 cm fazla kesmemiz yeterli.

Ben 36-38 beden giyen biriyim. Siz bedeninize göre enleri azaltıp, artırabilirsiniz. İnşallah ayrıntılı anlatabilmişimdir. Sevgiler tekrar. :))


27 Temmuz 2011 Çarşamba

PAZAR GANİMETLERİM VE BİTEN ETEĞİMMMMM...

Semt pazarına uğrayıp yine bir şeyler alarak eve döndüm. Erkenden evden çıktım,
11' i geçe evdeydim nerdeyse. İşte bugün payıma düşenler... :))

Kısa kollu ince yünlü bir ceket, fiyatı şaka gibi. Sadece ve sadece 2 tl... :))) Siyah bir etek ve uygun renk bir badi ile kombinlemeyi düşünüyorum, paylaşırım ilerleyen zamanlarda...

Bu tunik 15 gün önceki pazar ganimeti. Fiyatı 10 tl. İnanın aynı tuniği farklı renkleriyle birlikte, sürekli alışveriş yaptığım bir mağazada gördüm. Fiyatı da 79 tl idi. Bu da şaka gibi... :))) Acaba göremediğim bir yerde defosu mu var... :)))

            Etek dikmeyi planladığım kumaşım 1 tl, artı içindeki renklere uygun seçtiğim danteli 1 tl.... :)))
ve işteeeeee sonunda bitirebildiğim balon eteğimmm. Nerdeyse 2 ay önce biçmişim, ay ne kadar olmuş ya, çok ayıppppp... :))) Burada bahsetmiştim ..:) Kombinleyip sizinle paylaşırım inşallah... :))


Şimdilik bu kadar, bu arada üstteki kumaşı dikmeye başladım bile, bakalım nasıl bir şey ortaya çıkacak. Hoşçakalınnnnn. :)))


25 Temmuz 2011 Pazartesi

KATIKLI DOLMA...

Kabak zamanı bir ya da iki kez evimizde yapılan bir yemektir Katıklı Dolma.Zamanında Oktay Usta' nın programında yayınlanmış ve dolmalar yarışmasında 3. olmuş. Biz ilk yaptığımızda çok sevmiştik ve her yaz da muhakkak yaparız. Tarifi şöyle;

1 kilo kabak alınır ve kabukları kazınır. İçleri  kabak oyacağıyla boşaltılır. Yoksa bir bıçak da aynı işlemi görür. Biz içlerinden çorba yapıyoruz ilerleyen günlerde. Oyulan kabaklar 2 cm kalınlığında kesilir ve içleri tuzlanır.

Diğer tarafından 250 gr. kıyma alınır. İçine 1 iri soğan rendesi, 1 bardak ince bulgur, 1 çay kaşığı pulbiber, karabiber, kuru nane, 1 kaşık domates salçası, yarım bardak su, tuzu eklenerek iyice yoğrulur. Bu karışım kabakların içine sıkı sıkı yerleştirilir. Bir tencereye gelişigüzel yerleştirilir. Üzerine 1 bardak sıcak su ve 1 kaşık sıvıyağ gezdirilir. Az tuz da serpilir. Ocağa konup kaynamaya başlaması beklenir. Kaynamaya başlayınca 25 dk. kısık ateşte pişirilir.

Katıklı Dolmamızın yapım aşamaları...

Eğer iç harcımız artarsa elimizle sıkıp, tencereye atabilriz onları. Onların tadı da, en az kabaklı olanlar kadar güzel, hatta ben onları daha çok seviyorum itiraf edeyim.


İşte dolmamızın son hali. Sarımsaklı yoğurt ve kızdırılmış kırmızı biberli yağ ile servis yapıyoruz. Denemediyseniz kesinlikle tavsiye ederim. Beğeneceğinize eminim.:))

Hepinize güzel bir hafta olsunnnnnnnn, sevgilerrrrrrrrrrrr.... :))

19 Temmuz 2011 Salı

RAMAZAN AYI İÇİN EV MAKARNASI...

Bizim evde ev makarnası genelde Ramazan ayı yaklaşırken yapılır ve sahurda tüketilir. Bu yıl da kollar sıvandı ve hazırlıklara başlandı. :))
İlk önce 15 yumurta kırılır ve güzelce çırpılır, 1 kilo süt ilave edilir ve yine iyice karıştırılır. Unun ortası açılıp, tuz atılır ve süt-yumurta karışımı ilave edilir ve bolca un atılarak yedirilir. Birden ununu yedirmeye çalışıyoruz, çünkü sonra almıyor. Biraz sert hamur olması lazım. Yarım ya da 1 saat dinlendiriyoruz. Bu hamurdan yaklaşık 30 beze çıkıyor. Her beze normal incelikte, çok kalın olmayacak şekilde açılıyor.

Açtıkça çarşaflara serip kurumasını bekliyoruz.
                      Kuruyan yufkaları şeritler halinde kesiyoruz.
Şeritleri iyice açtırıp çarşaflar üzerinde iyice kurutana kadar yayıyoruz. Makarna yaparken sıcak ve rüzgarlı hava seçmeye dikkat ediyoruzzzzz. :) Sonrasında afiyetle tüketiyoruz. :))

Not: Bu arada makarna yapımı ablamlara ait, ben de minik yeğenimle ilgilendim bu arada... :))

16 Temmuz 2011 Cumartesi

BLOĞUM 1 YAŞINDAAAAAAAAA... :))

Aslında 8 Temmuz, ama bugün kontrol edeyim dedim, bir bakmışım 1 yıl dolmuş bile. Gecikmeli doğum günü postu olsun bu bloğuma, iyi ki doğdun sevgili bloğummmmmmmm, iyi ki varsın. Sizler de iyi ki varsınız sevgili arkadaşlarımmmm, iyi ki bloglar var. :)))
Herkese güzel bir hafta sonu diliyorummmm, görüşmek üzere... :))

12 Temmuz 2011 Salı

ARKADAŞIMIZDA BRUNCH... :))

Okuldan arkadaşımız bizi dün sabah kahvaltıya davet etti. Geniş, güzel mi güzel bir evleri var, bahçesi de harika, hele bahçedeki detaylar, sizinle paylaşayım dedim...

 El arabası boyanıp büyük bir saksı haline getirilmiş, çok da sevimli olmuş bence... :)

Bu ağaçlar söğüt ağacından, bu şekilde yakılmamış değerlendirilmiş. :)

Tavuklar ve yumurtaları. Yumurtalar taştan ve beyaza boyanmış...:))

Ufak bir deniz ve köprü...

Şemsiye hiç akla gelmeyecek şekilde değerlendirilmiş, hatta altında kedi gölgeleniyordu, ama çekerken kaçtı maalesef. :))

Evin köpeğinin kulübesi, onun evi bile renklendirilmiş...:)

Bir adet beşik, yine saksı gibi kullanılmış, çok da cici olmuş... :))

Evin girişinde oturulacak güzel bir mekan, sallanan sandalye... Yine söğüt ağaçlarından oluşan bir köşe aynı zamanda... 

Köprünün yandan görüntüsü ve bir adet kuzucuk.... :)))

Bunlar da kahvaltı soframızdan birkaç foto...

Sofrasından ve bahçesinden, arkadaşımızın ne kadar renkli bir kişilik olduğunu anlamışsınızdır sanırım. :))

6 Temmuz 2011 Çarşamba

O' NUN ARABASI VARRRRRR...:)

Evet sonunda nihayet istediğim arabaya kavuştum. Sevincimi de sizlerle paylaşayım dedim. Henüz fotoğraflamadım, fotoğraflayınca sizinle paylaşırım.


Ehliyeti alalı bayağı oldu, ondan sonra da çok kullanmadım açıkçası. Şimdi özel hocamla çalışıyoruz bakalım, öyle uzaktan göründüğü gibi değilmiş. Araba kullanmak çok dikkat gerektiriyor, yavaş yavaş öğreneceğiz bakalım, acelemiz yok... :)))

2 Temmuz 2011 Cumartesi

DUT ZAMANI...


Beyazlar bizim, siyahlar komşunun bahçesinden. Herbiri ayrı lezzetli, Yaradan' a şükürler olsun...İşte size dutun küçümsenemeyecek faydaları...:)

Vücuda kuvvet verir, kansızlığa iyi gelir. Ağız, bademcik ve boğaz iltihabı, diş eti hastalıkları ve öksürüğe karşı faydalıdır. Ateş düşürür. Karaciğeri kuvvetlendirir. Mide ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardım eder. Özellikle yemekle birlikte yenildiğinde hazmı kolaylaştırır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak kurtlarını düşürür. Mide ve bağırsakları rahatlatır. Kara dut ise ağız ve boğaz iltihaplarına iyi gelir. Dut hangi şekilde tüketilirse tüketilsin iyi bir kan yapıcıdır. Kişinin kilo almasını sağlar ve iştah açar. Beyaz dutun 15-20 gram yaprağı üç su bardağı su ile kaynatıp içilirse iyi bir idrar söktürücü olduğu görülür. Bu terkip aynı zamanda ateş düşürücü olarak da kullanılmaktadır. Dutun taze yapraklarıyla derideki yaralara ve burundaki kanamalara tampon yapılırsa kanamaları durdurur. Kara dutun yaprakları ve kabukları kaynatılıp elde edilen sıvı ile gargara yapılırsa boğaz, ağız ve diş eti iltihaplarına iyi gelir.

27 Haziran 2011 Pazartesi

YUVA İÇİNDE YUVA...:)))

Akşam vakti arka odanın penceresini kapamaya gittiğimde, arka bahçedeki kumruların pencerenin içine yaptıkları yuvanın görüntüsü, taze taze efendimmm... :)))


Ama olmaz ki kumrular, yuva üstüne yuva olmazzzzz... :) 

Geçen yılda kumrular yavrulamıştı bizim arka bahçeye, görmek isteyenler için TIK TIK...

23 Haziran 2011 Perşembe

SOĞAN PİDESİ VE KARPUZ....

Yaz günleri bu ikiliye bayılıyorummmmm. Tarifi daha önce de ayrıntılı vermiştim. İsteyenler için TIK TIK...

Not: Bu arada yapımı ablamlara ait, ben bu kadar becerikli değilim. :))

15 Haziran 2011 Çarşamba

SENE SONU KAHVALTISI...

Öğretmen arkadaşlarımızla anlaşıp, sabahleyin buradaki bir bahçede kahvaltı yapmaya karar verdik. Maksat beraber olmak, ortam da gayet hoş ve huzur verici idi. Sene sonu yorgunluklarını atmak için iyi oldu.

 Kahvaltı masamıza uzaktan bir bakış...

Normalde yakalamak zor, ama sakin bir anında fotoğraflamayı becerebildiğim bir tavşan... :)))


Sonrasında da evi yakın olan bir arkadaşımız kahve içmeye davet etti, toplu halde evini şenlendirdik. Sonrası yine konvoy halinde okulumuza döndük. Haydiiiii ordan semt pazarı.... :))) Bir sürü kumaşla sonlanan bir pazar ziyareti. Sonrasında arkadaşlarla tekrar ikindi çayı.... :)))) Sonrası kısa bir cadde turu ve indirimden kapılan şık bir siyah deri ayakkabı. Offff yazarken bile yoruldum, ama yaşarken gayet eğlenceliydii. :)))

Bunlar da cicilerim. 29.90 tl, ama kutudaki fiyatı 129.90 tl idi. Arkadaşlar çok şık buldular ayağımda deneyince, ben de aldım hemen... :)

Şimdilik bu kadar efendim, güzel paylaşımlarda buluşalım.... :)))

11 Haziran 2011 Cumartesi

KİTAPLARIMMMMM GELDİİİ....

Okulda bir arkadaş sürekli kitapyurdundan kitap sipariş eder, herkes de ona siparişleri verir. Ben de bu kitapları istemiştim, geldiler kısa sürede. Okunmayı bekliyorlar şimdi, okudukça paylaşırım sizlerle..


5 Haziran 2011 Pazar

EBEGÜMEÇLİ BULGUR PİLAVI...

Uzun zamandır post yayınlamıyorum, farkındayım efendim. Bu sıralar ortak sınav haftası bizim okulda, ee haliyle son 2 hafta kaldı okulların kapanmasına. Yoğun 2 hafta beni bekliyor. Bu arada bloğumuzu da boşlamayalım tabiki de. İşte size kurtarıcı bir yemek. Bahçeden ebegümeçleri toplanır, bulgurla birleştirilip harika bir bulgur pilavı hazırlanır. Biz ilk defa denedik, ama sonuca bayıldık resmen.


1 orta boy soğan piyaz şeklinde doğranıp, yeteri kadar sıvıyağda kavrulur. Doğranmış 250 gr ebegümeci de atılır ve 1-2 dk kavrulur. 1 su bardağı bulgur atılır ve o da kavrulur bir miktar. Sonra 3 su bardağı sıcak su ilave edilir. Suyu biraz çekince tuz ve karabiberi eklenir. Kısık ateşte suyu bitene kadar pişirilir. Demlenmeye bırakılır ve ardından afiyetle yenir. Arzuya göre ebegümeci miktarını artırabilirsiniz.

Herkese güzel bir hafta diliyorum. Bu arada sizlerden dua bekliyorum. Kafam çok karışık bir mesele yüzünden. Lütfen bana dua edin, hayırlısı için... :)))