10 Kasım 2011 Perşembe

BAYRAM KOMBİNİ... :))

Bir bayramı da geride bıraktık. Allah sağlık ve huzurla nice güzel bayramlar nasip etsin hepimize... :) Bayram 4 gün malum. Ben de en sevdiğim kombinimi sizlerle paylaşıyorum... :)

Triko hırka : İçine gri badi ile kullandım. YKM den almıştım.Sırf o yaka süsü için... :) 45 tl.
Etek:Sürekli  takip ettiğim bir mağaza var. Oradan indirimden aldım. Etek, korse, cep uçları ve düğme altlarındaki dantel detayları hareket katmış. Dikmek isteyenlere fikir olabilir... :)) 25tl.
Ayakkabı: Herhangi bir ayakkabıcı, o da indirimden... :) 9.90 tl.

Bu bayram da böyle biterrrr..:) Nice bayramlara tekrar... :)


6 Kasım 2011 Pazar

HAYIRLI BAYRAMLAR... :)

Evett tatlılar yapıldı, bayramlıklar alındı, evler temizlendi, eller öpüldü ve öptürüldü ve bir bayram daha geldi. :))

Yapım aşamalarının % 90' ı ablama, % 10 ' u bana ait olan bayram tatlımız. % 100 u bana ait olursa eğer ben artık büyümüş olacağım... :))

Tarife gelince şöyle; 1 yumurta, 1 çay bardağı sıvıyağ, 1 çay bardağı süt, 1 çay bardağı yoğurt, 1 çorba kaşığı sirke, 1/2 paket kabartma tozu, 1 çimdik tuz, aldığı kadar un. Bunlarla kulak memesi yumuşaklığında hamur elde edilir. En az 1 saat bekletilir. 11 bezeye ayrılır ve bir süre daha böyle bekletilir. Bu bezeler nişasta yardımıyla teker teker açılır. Daha sonra açılan hamura ceviz dökülür, oklavaya sarılıp büzüştürülür ve istediğiniz ölçülerde kesilir.
Kesilen tüm tatlılar tepsiye yerleştirilir ve eritilen 150 gr. tereyağı üzerlerine gezdirilir.

 
Şerbeti için; 4 su bardağı şeker, 3 su bardağı su kaynatılır, biraz limon damlatılır. Tatlımız sıcak, şerbetimiz ne sıcak ne soğuk iken üzerine yayılır. En az 24 saat geçtikten sonra tatlımız daha güzel oluyor.

Hayır kapılarının sonuna kadar açık, kaza ve belaların bertaraf olduğu Kurban Bayramının, yaşadığınız tüm sorunları alıp götürmesi dileğiyle. Hayırlı bayramlar...



4 Kasım 2011 Cuma

BİR ADET KOMBİN VE PAZAR GANİMETLERİ...

Çoktandır kombin yayınlamıyorum, bugün içimden yayınlamak geçti. Pembe giydim diye mi acaba... :)))

Etek, klasik kat eteklerimden. İlk diktiğimde sizinle paylaşmıştım. Okulda ilk defa giydim. :)
Kazak ve etekle kombinlemek için pazarda tırım tırım aradığım bordo badim, ne kadar zormuş bu rengi bulması. Pazarda çok ucuza badi bulabiliyorken, bu badiye 2-3 kat fazla verdim mecburen. Ah bu benim badi takıntım. :))

Yazın aldığım nar çiçeği rengi ayakkabılarım için bu renk bir tunik istiyordum, bizim semt pazarında bulmak nasipmiş... :))

veeee bir adet gömlek..:))) Bazen pazarda şansa alıyorum bazı şeyleri, olmazsa veririm birilerine diye, gerçi bana olmazsa kimseye olmaz, malum S beden...:)) Cuk oturdu üstüme sanki benim için dikilmiş gibi...:)  Biraz kırışık, malum henüz yıkanıp ütülenmedi, kusura bakmayın efenim...:))

Bu arada bayram yaklaşıyor, evlerde son rötüşler yapılmaktadır eminim, herkese kolay gelsinnn, sevgiler...:))

2 Kasım 2011 Çarşamba

TRABZON HURMASI...:)

İlk olarak üniversitede yurtta kalırken yediğimi hatırlıyorum Trabzon hurmasını. Ondan önce ne yemiş, ne de görmüştüm açıkçası. Bir arkadaş alıp getirmişti ve ben domates sanmıştım. :)) Sonra zamanla öğrendik, hatta şu anda bahçemizde var. Tadı da çok güzel , tevekkül etmek için binlerce nimet var etrafımızda... :)

Çok faydalı olduğunu duymuştum. İşte sizinle paylaşmak istediğim faydaları..

A vitamini ve karbonhidratlarca çok zengindir. Kalp-damar sistemi hastalıklarının tedavisinde şifalıdır. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmekte, sindirim sistemi hastalıklarına iyi gelmektedir. Aynı zamanda, günümüzde yaygın olarak görülen kanser hastalıklarından korunmada önemli bir yer tutmaktadır. Genel olarak Trabzon hurması zayıflığın giderilmesine, kansızlığa, vitamin eksikliğine, mide-bağırsak hastalıklarına iyi gelmektedir. Bu meyve yenmeye devam edilirse ishali kesmekte, iştahı açmakta, mideyi kuvvetlendirmekte, safranın hararetini gidermekte, mide gastritini önlemekte, bağırsak iltihabını iyileştirmektedir. Trabzon hurmasının yaprakları kaynatılıp sık sık saçlar yıkanırsa saçlara iyi gelir ve sık sık yüzler yıkanırsa cildi güzelleştirmektedir. Yaprakları ise kaynatılarak elde edilecek su temizlik işlerinde kullanılırsa, deterjan gibi temiz yüzeyler ve eşyalar elde edilmektedir” diye konuştu.

Trabzon Hurması aslında daha çok, Kocayemiş, Kara hurma .cennet hurması ,adlarıyla bilinir. Bol miktarda, Protein, karbonhidratlar, selüloz, fosfor, kalsiyum, demir, sodyum, tanen, potasyum, mağnezyum, A, B1, B2, B3, C vitaminleri.

*Peklik (kabızlık) giderici ve besleyici özelliklere sahiptir.
*İshal, iştahsızlık, gastrit, bağırsak iltihaplarının tedavisinde kullanılabilir.
* Kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur.



30 Ekim 2011 Pazar

GEZMECE TOZMACA ve BİR ADET OKTAY USTA YEMEK KİTABI...:)

Sanırım ilk defa bir ikram sofrası yayınlıyorum. Okuldaki öğretmen arkadaşlarla ayda bir günümüz var. Bu haftasonu da 2. günümüzü gerçekleştirdik. Bu seferki günümüz bir bekar evinde olmasına rağmen, arkadaşımız bize birbirinden güzel ikramlar hazırlamış, ev arkadaşı da ona yardımlarıyla katkıda bulunmuş. Ellerine sağlık her ikisinin de...:))

Bu arada arkadaşımızın tariflerinin bir kısmı Oktay Usta yemek kitabından. İkramlıklar şu şekilde;

2 adet sodalı börek. Biri mantarlı, diğeri de kabaklı-peynirli. Tadlarını soracak olursanız inanılmaz güzel ve yumuşacık. Sodalı ve yumurtalı sos hazırlanıyor ve bu kullanılıyor. Hazırlanan börekler bir gece önceden dolapta bekletilip, ertesi gün pişiriliyor. Kesinlikle denenmesi şart... :))))
 Mercimek köftesi. Arkadaşım tarifi yine kitaptan almış. Ben normalde mercimek köftesi çok sevmem, ama buna bayıldım. Çok lezzetli olmuştu.
Bir diğer salata kuskus salatası. İçine garnitür, mısır, tavuk, közlenmiş kırmızı biber kullanılmış. Sonra yoğurtla ve mayonezle bütünleşen harika bir salata. Salata tariflerinize ekleyebilirsiniz. 
Gelelim tatlılara... Biri etimek tatlısı. Karamelize edilmiş şekerle etimek ıslatılıyor ve üstüne de puding, krem şanti. Tadı çok hafif ve lezzetli bir tatlı olmuştu.
Diğer tatlımız yine kitaptan seçilen bir tatlı. Elmalı toplar. Elmalar rendelenir, içine bebe büskivüsi, ceviz içi, limon kabuğu rendesi atılıp yuvarlak toplar elde ediliyor. Üstüne de çikolata sosu dökülüyor. Bu da denenecekler listesinde yerini aldı bile... :))


Bu arada saatler bir saat geri alındı. Yeni saate alışmak biraz zaman alır. :) Herkese güzel ve huzurlu bir hafta diliyorummmm, sevgiler. :)

27 Ekim 2011 Perşembe

HAYAT DEVAM EDİYOR...

Bir haftadır Türkiye gündemi bizleri derinden üzen olaylarla meşgul. Bu sebepledir ki, elim bir türlü yeni post hazırlamaya varmadı. Ama hayat devam ediyor işte, ateş düştüğü yeri yakıyor. Bize düşen ise olanlardan dersler çıkarmak ve bolca dua etmek. Sanırım ülkemiz ve milletimiz olarak buna şu sıralar çok ihtiyacımız var....

Bu postumda sizlerle nette görüp yapmak istediğim ve nihayet geçen Pazar deneme fırsatı bulduğum hazır yufka mantısından bahsetmek istiyorum. Sonuç gerçekten harika, biz beğendik. Tarif , tarif defterimde yerini aldı bile...

Ben kendi yaptığım malzemelerle anlatayım. İlk önce 200-250 gr kıyma, 1 soğan, tuz, karabiber ve yağ ile iç harç hazırlıyoruz. Aslında tariflerde çiğ de kullanılabilir diyor, ama ben tavada biraz malzemeleri pişirdim.

Ben 3 adet yufka kullandım. İlk önce yufkaları ortadan ikiye bölüyoruz, yağlayıp uç kısmına iç harç koyup sarıyoruz ve 2 cm olarak kesiyoruz. Tepsiye tekkk tekkkk diziyoruz ve üstünü tekrar yağlıyoruz.


Sonra mantılarımızı fırında üstleri iyice kızarana dek pişiriyoruz.

Bir yanda 750 ml su+bulyon tablet ile et suyu hazırlıyoruz. Eğer imkan varsa orijinal et su da hazırlayabilirsiniz. Bu et suyumuz sıcakken, nar gibi kızaran mantılarımızın üstüne suyu döküp, fırında bir 5-6 dk daha pişiriyoruz.

Bunu bir arkadaşım et suyu atmadan yapmış, ama kupkuru olduğunu söyledi, kesinlikle et sulu denenmeli. Üstüne sarımsaklı yoğurt ve yağda kızdırılmış kırmızı biber hazırlıyoruz. Biz beğendik, size de tavsiye ederim...



19 Ekim 2011 Çarşamba

18 Ekim 2011 Salı

SOSYETE PAZARI CİCİLERİ...

Her ne kadar dolabımı canlandırmaya karar verdi isem de, fiyat bakımından bana cazip gelen şeyleri kaçırmıyorum, ah biz bayanların şu nefsi... :))) İşte size birkaç parça sosyete pazarı ganimeti, öyle böyle değil, bayağı bir ganimet bunlar, fiyatı da çok ama çokkkkkkkkk makul... :)))

Evet ince triko bir elbise, astarlı... :)

Yine 2 parça 1 tl...:))) Biri koyu mor bir badi, diğeri de askılı bir elbise... :)))

Ciciş bir çanta, her kıyafetle de uyuyor nerdeyse.... 5 tl.. :)

Güle güle kullanayım inşallah, kendi kendime de güzel temennilerde bulunurmuşum..:)))



16 Ekim 2011 Pazar

BALIK MEVSİMİ GELİNCE...

Kışın hem faydalı, hem de çok zahmetli olmayan besin maddelerinden. Tavuğa göre de daha güvenilir sanki.. :))

Biz açılışı istavrit ile yaptık. Yanında salata ve helva, başka bir şeye gerek var mı, yokkkkk. :))

Yıkanıp temizlenen balıklar mısırunu, karabiber, tuz karışımına bulanıp kızartılır. Öncesi efenim, sonrası maalesef mideye iniverdi fotolamadan... :))


İşbölümü... Balıkların yapımı ablama, salata yapımı bana ait. Roka, maydanoz, havuç, kuru soğan, sos olarak da zeytinyağı, sirke, limon, tuz ve sumak....

Bu faydalı besini bol bol tüketmekte fayda var sanırım. İşte size birkaç fayda...

Bol miktarda B, A ve D vitamini bulunan balığın her yaşta insan için çok besleyici olduğunu dile getiren uzmanlar, şunları öneriyor: ''Balıkta doymamış yağ asitleri fazla. İçerdiği koruyucu yağ asidi ile balık, kalp hastalarının tercih etmesi gereken bir gıda. Bu özelliği ile tam bir kalp dostu. Balık üstelik kolesterol açısından da fakir bir et. Bu açıdan kırmızı ve beyaz etten daha sağlıklı olan balık, sağlıklı bir kalp için düzenli olarak tüketilmelidir.''

14 Ekim 2011 Cuma

YAĞMURLU BİR CUMA SABAHI VE İSKENDER...

Yağmurlu bir günde yapılabilecek en güzel aktivitelerden biri nedir, kitap okumak... İşte öyle bir Cuma sabahı ve fonda yeni aldığım  Elif Şafak kitabı İskender... :)))

Elif Şafak kitaplarını seviyorum. Geçenlerde arkadaşım tavsiye etmişti. Ben de aldım ve okumaya başladım. Güzel gidiyor, akıcı bir kitap...

Herkese hayırlı Cumalar, sevgiler... :)

9 Ekim 2011 Pazar

PAZAR SABAHI ve HAMUR KIZARTMASI... :))

Malum okullar açıldı, böyle sabah uzun uzuuuun kahvaltı sofraları olamıyor, şöyle atıştırıveriyorsunuz acelece mecburen.  Şöyle güzel kahvaltı sofralarına hasret kalıyorsunuz. Mutfak işlerinde henüz acemiyim, hep hazıra konmaya alıştım çoğu zaman, evin küçüğü olmanın avantajları mı, dezavantajları mı desem bilemiyorum artık. :)) 

Bu sabah kalktım, ev halkına hamur kızartayım dedim, 3. ya da 4. denemem. Öncekiler fena olmadı, ama çok kabarmadılar, bu sefer kabartma tozunu fazla attım, iyice kabarsınlar diye..:)))

Efenim acemiliğimi hoşgörün lütfen. Yapımı son derece basit. Bir kase yoğurt, 1 yumurta, 1.5 çay kaşığı karbonat, tuz ve aldığı kadar un ile kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde ediyoruz. Biraz bekletsek daha iyi olur. Vaktiniz varsa yarım saat olabilir mesela. :))

Ve sonunda kesip kızarttığımız hamurlarımız. Bu sefer fena olmadılar, üstelik daha da kabardılar. :)))

Yeni bir hafta daha başlıyor, bol yağış vardı bugün burada. Yarın da devam edecekmiş , herkese güzel bir hafta olsun inşallah, sevgiler... :)))


8 Ekim 2011 Cumartesi

GÜNÜN ÖZETİ...

Burayı günlük olarak kullanmayı çok denemedim sanırım, ama bugün şöyle bir günün özeti yapasım var. :) Bugün dersim geç başlıyordu, öğle saatleri gibi. Sabah kalkıp şöyle güzel bir kahvaltı yaptık. Sonra ben bulaşıkları yıkadım, ardından hazırlanıp annemin mezarını ziyarete gittik, onunla bir çeşit özlem giderdik. Saat 12.20 de dersim başlayacaktı. Hemen eve gelip, bir hışım hazırlanıp doğru okula uçtum. Yolda radyoyu açtım, haberlere denk geldi. Başbakan Erdoğan'ın annesinin vefat ettiğini söylüyordu spiker. Şaşırdım bir anda, malum annemin mezarını yeni ziyaret ettiğim için hüzünlendim yoğun bir şekilde. Kaç yaşında olursanız olun çocuksunuz annenizin gözünde diyordu radyodaki annesini kaybetmiş spiker de,  annenizi kaybettiğiniz anda bir anda büyümüş hissediyorsunuz kendinizi diye ekliyordu, tıpkı benim de hissettiğim gibi. Allah rahmet eylesin, mekanı Cennet olsun teyzenin inşallah. Bu arada akşam haberlerinde komşularıyla röportaj yapmışlardı. Herkes övgüyle bahsetti kendisinden, herkese yardım edermiş, hep saklarmış kendini iyilik yaparken, dedikodu asla yapmaz, yapılan mekandakileri hemen sustururmuş, ne güzel maşallah. Tekrar Allah rahmet eylesin...


Sonra okula geldim, derslere girdim ve çıkışta şöyle bir çarşı merkeze uğrayım dedim. Arabayı iç-dış yıkamaya verdim. 1 saatte hazır olur dediler, ben de şöyle bir mağazalara göz atayım dedim. :) Hiç sevmem yaa. :) Bu sıralar çok alışveriş yapasım yok, daha doğrusu özellikle çok yapmak istemiyorum. Dolabımı canlandırmaya karar verdim, uzun süredir giymediğim kıyafetler varsa onları giyiyorum. Hepimizin dolabında öksüz kalmış kıyafetler vardır. :)) İnanın bunlar giyilmeyi bekliyor, arada siz de canlandırın dolaplarınızı, üzgün süzgün sizleri bekleyen kıyafetlerinizi arada sevindirin. :)) Hem israftan da kaçınmış olursunuz.

Ama yine de arada bu bir şeyler almamıza mani değil, değil mi? İşte bunlar da bugün 1 saatlik boşlukta aldığım ayakkabılar, çalışma hayatında insan rahatlık istiyor, özellikle ayakkabı konusunda, rahat bir ayakkabı, üstelik haftalık bir kampanya vardı. Normal fiyatından % 25 indirim yapmışlardı, üstelik yeni sezon ürünü.



Şimdi de pc başına geçmiş; bloglardır, gazeteler, alışveriş sitelerinde geziniyorum. Okumam gereken quizler var, artık onları haftasonu okurum. :) Şimdiden herkese mutlu haftasonları diliyorummmmm: :)

5 Ekim 2011 Çarşamba

KUŞBURNU MARMELATI VE ARKADAŞ BLOĞU...

Evdeki kuşburunlarını değerlendirmek için ablam tarafından mecburen yapılmış marmelat, ama öyle... :))) Çok zahmetli ayrıca da... Ama çok faydalı olduğu söyleniyor , bunu da söylemeden edemeyeceğim. :) Önce kuşburunları düdüklüde kaynatılıyor, sonra süzgeçten geçiriliyor, en son da şekerle kaynatılıyor. 2-3 cümleyle anlattığıma bakmayın, bayağı uzuuuuuuuuuunnnnn sürdü, ben şahidim. :))

Düdüklüde kaynamış kuşburunları...

İnce süzgeçten geçirilmeye çalışıldı, olmadı tel süzgeç devreye girdi.. :))

En son ocakta şekerle kaynatıldı. İnanın tadı müthiş...Kahvaltı sofralarını süsleyebileceği gibi, kurabiyelerde de kullanılabilir...

Danimarkalı doktor Kaj Winter tarafından yapılan araştırmalarda kuşburnunun eklem ağrıları olanlarda tedaviyi desteklediği belirlenmiştir. Kuşburnunun kabuk ve çekirdeğinde yeralan bir maddenin iltihabi reaksiyonu engellediğine dair tespitler yapılmıştır.

Kuşburnunun iltihap giderici ve ağrı kesici bileşenleri suda çözünmediğinden eklem romatizmasına karşı kuşburnu çayı etkili değildir. Eklem romatizmalarına karşı kuşburnu marmelatı kullanılmaktadır.
Japonyada yapılan bir araştırmada kuşburnu marmelatının vücuttaki yağ oranını düşürdüğü gözlenmiştirBöbreküstü bezlerine olan etkisiyle hormonların üretimini destekler.
Kan temizleyici özelliği kusburnunun yararları arasındadır.
İdrar yolu enfeksiyonlarını önleyici etkisi bir diğer kuşburnu faydası olarak belirtilebilir.
Besleyici etkisiyle genel güçsüzlük durumlarına karşı kullanılabilir.
Solunum enfeksiyonlarına iyi gelmekte, aynı zamanda vücutta dirilik sağlamaktadır.
Aynı zamanda etkin bir kan temizleyicisidir.
Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı da oldukça faydalı bir besin."Bedene ve gözlere güç verir''
Kanı temizler,kanda bulunan zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar.

Antioksiden etkisine sahiptir.    

                            Faydalar kısmı alıntıdır şu siteden .   http://tokatyoreselurunler.tr.gg/


Bu arada canım üniversite arkadaşım, kankam bloğunu canlandırmış, çoktandır yazmıyordu, renkli yazılarına devam, özellikle son 2 yazısı okunmaya değer, tavsiye ederim. TIK TIK

2 Ekim 2011 Pazar

DİKİŞ MAKİNASI TAVSİYESİ...

Bir marka üzerinde karar kılmıştık. Eskiyi getir, yeniyi götür kampanyası vardı, yapılan indirimler de komik aslında 50 tl den başlıyor en düşük modelde. Ama netten araştırınca bir sürü kötü eleştiri okuduk. Markayı yazmıyorum, önyargı oluşmasın. Şimdi sizden istediğim dikiş makinası kullananlar, yeni alanlar, ya da almayı isteyip bizim gibi araştıranlar, neler tavsiye edersiniz? Şimdiden teşekkürler...:))

Bu da bizim yadigar, vefalı dikiş makinamız. Bunun dışında bir tane daha var, piko makinası diye geçiyor, ama fazla işimize yaramıyor açıkçası, onu değiştirmek işte maksat, ama bakalım ne olacak son karar..:)))

 Hayırlı pazarlarrrr....:))

26 Eylül 2011 Pazartesi

NAR ÇİÇEĞİ SEVDASI ve CİCİ ETEKLERİMMMMM...(:

Benim bu sıralar takıntılı olduğum renklerden biri efendim, nar çiçeği. Biri hırka, diğeri ayakkabı olarak bu sevdada yerini aldılar. Hırka ve ayakkabıyı aynı mağazadan indirim zamanı almıştım. Hırkayı alınca, ayakkabı reyonundaki aynı renk ayakkabı dikkatimi çekmişti. Gittim, geldim, gittim, geldim. Eh indirime de girince benim nasibimmiş dedim... :))) Eteklerim de okullar açılmadan önce , özellikle bu yeni ciciler için dikildiler... :))

Eteğim 10 cm lik korseden sonra, sıra sıra pilelerden oluşuyor, duruşu falan çok güzel oldu, boyu dizlere kadar, ayakkabı topuklu olunca kısa dursun istemedim, boyu bayağı uzun oldu... :))

Bu da 4 katlı beyaz eteğim, özellikle kumaşı bu tarz olsun istedim, bilmiyorum sizler nasıl buldunuz bakalımmmm????

21 Eylül 2011 Çarşamba

HEDİYELEŞMEK... (:

Geçenlerde takvim yaprağının arkasında bir hadis-i şerif okumuştum. Şöyleydi: ''Hediyeleşiniz ki birbirinize olan muhabbetiniz ziyâdeleşsin''. Çok hoşuma gitti açıkçası. Hediye almayı da, vermeyi de severim. Ama almak daha mı güzel nedir... :)))

İşte bir öğrencimin bana bugün hediye ettiği saatli bilekliğim, hediye ne olursa olsun insanın hoşuna gidiyor. Eh biz bayanlar bu tarz hediyeler alınca bayağı bir mutlu oluyoruz sanırım. Günüme mutluluk kattı bu şirin hediye, sağolsun öğrencim... (:

19 Eylül 2011 Pazartesi

PEELING KREMİMMMMM... :)))

Efendim piyasadaki peeling kremlerine on basar, kesinlikle herkese tavsiye ederim. Önceden yapardım, ama çoktandır ihmal etmiştim. Aşağıda benim kendi ellerimle hazırladığım peeling kremim...:)))) Malum okullar yarın açılıyor, biraz bakım yapayım di mi ama, öğrencilerime hoş görüneyim...:))))

Efendim serde kimyacılık olunca elimiz yatkın, gerçi herkesin kolaylıkla yapabileceği bir krem. Krem diyorum,  çünkü gerçekten benim kullandığım hazır piyasa kreminin yanında 5-10 katı etkili, emin olabilirsiniz.

Şöyle hazırlıyorsunuz efendim; çok ama çok basit. 1 mama kaşığı yoğurt, gördüğünüz kıvamı elde edecek kadar mısır unu ve 1-2 damla limon. Bunu iyice karıştırın. Ayna karşısına geçin ve yüzünüze bol miktarda iyice sürün. Bu şekilde cildinizin hassaslık derecesine göre bekletin. Örneğin yarım saat, ama ben 1 saat bekledim, işlerim vardı, bırakmak istemedim. Bu arada yüzünüz gerilecek, panik olmayın... :)))) Sonra önünüze bir gazete kağıdı alın ve yüzünüzü ovalarak kuruyan karışımı çıkartın. Ama iyice ovun onları çıkartırken, ölü derinin atılması için. Sonra da iyice yüzünüzü yıkayın.

İnanın benim yüzüm her yaptığımda pırıl pırıl olur ve de elim kayar nerdeyse yüzümü yıkarken. Kesinlikle deneyin derimmm..:))

Ben şimdi kaçar, yarın okullar açılıyor, heyecanlıyım, böyle heyecanlanabilmek güzel, mesleğimi çok ama çok seviyorummmmmmmmm....(:


16 Eylül 2011 Cuma

KOCACIK KAPAMASI...

Efendim bizim geleneksel yemeklerimizden, Kocacık Yugoslavya' nın bir köyü. Ben de oraların ismini vereyim dedim kapamamıza ( babamdan gelen yoğun istek üzerine (: )  Bu yemek biraz özel bir yemek, kalabalıklara ve de misafirlere yapılır. Biz de misafirlerimize yaptık... :)

Kapamamızın yapım aşamaları şöyle; İlk önce istediğiniz cinste tavuk parçaları alınır(genelde but ya da kalça olur, biz bu sefer kalça tercih ettik) Tavuklar suyunu çekene kadar kavrulur, sonra su ve ikiye bölünmüş bir soğan ile birlikte pişiriyoruz.Pişince suyunu süzüp bir kenarda bekletiyoruz, soğanlar da atılıyor haliyle...

Öte yandan pirinci pilav gibi kavurup, tavuğun suyu ile suyunu tam çekmeden pişiriyoruz. Sonra pilavımızı bir tepsiye yayıp, tavukları üstüne diziyoruz. Fırına verip, suyunu çekene ve tavuklar kızarana kadar pişiriyoruz Çıkınca üzerine karabiber ve özellikle bol miktarda kuru nane serpiyoruz ve afiyetle yiyoruz...(:

Emeği geçen ablama buradan sevgiler, ellerine sağlık...:))

13 Eylül 2011 Salı

BAHÇE GANİMETLERİ...2

Birkaç zaman önce bu yazımda bahçe ganimetlerinden bahsetmiştim. İşte şimdi de incir mevsimi, yeni yeni olmaya başladılar. Henüz küçükler, ama büyümeye başlarlar birkaç gün içerisinde...



İşte size incirin birkaç faydası;

• Sindirimi kolaylaştıran incirin, bedeni bakterilere karşı koruyan etkileri de vardır.
• İncir içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler:incirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Süt içemeyen kişilerin incir yemeleri öğütlenir.
• İncir, içerdiği 'benzaldehit' adlı maddeyle kanserli hücrelerin büyümesini önler, kansere karşı etkili olur.
• Kuru incirden hazırlanan infüzyon, özellikle çocuklarda korkusuzca kullanılabilen etkili bir müshildir: Bunun için iki-üç kuru incir doğranır. Üzerine kaynar su dökülerek 10-15 dakika demlendirilip bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde 2-3 bardak içilir.
• Körpe incir yapraklarının sütü siğile karşı etkilidir: Bu etkiyi sağlamak için körpe incir yaprağından sızan süt siğile sürülür.
• Körpe incir yapraklarının ezilmesiyle hazırlanan yara lapası, çıbanların olgunlaştırılması ve baş verip delinmesinde etkili olur.
• Kurutulmuş incir yapraklarıyla hazırlanan dekoksiyon, hemoroit (basur) ve çıbanlara karşı etkilidir: Körpe incir yaprakları, havadar ve güneş görmeyen bir yerde kurutulur. Bu yapraklar parçalanır. 2-3 tatlı kaşığı kurumuş yaprak bir bardak suda 30 dakika kadar kaynatılır. Böylece hazırlanan dekoksiyonla ıslatılan bez basur memesine sürülür ya da çıbanlara sarılır. Hemoroite karşı bu dekoksiyondan günde 2-3 bardak içilir.

http://www.maxicep.com/saglik-kosesi/incirin-faydalari-saymakla-bitmez-48754.html

5 Eylül 2011 Pazartesi

VEEEEE TATİL BİTERRRRR...

Bir Ramazan biter, bir bayram biter ve bir tatil daha burda biterrrrrr. 15 gün sonra okullar açılıyor ve biz bugün yapılan toplantıyla çalışma hayatımıza başladık. Sınavlar, görevler, okul, idare, öğrenci, öğretmen... artık bol bol zikredeceğimiz kelimeler arkadaşlarımızla... (:

Bayram bitti, inşallah hepimiz için çok güzel geçmiştir. Bu bayram bizim için biraz buruktu. Annemiz olmadan ilk bayramımız, onu ziyaret ettik ve sık sık da ediyoruz inşallah.

Bu bayram tatlıyı ablam yaptı, ben de ona yardım ettim. Tarif annemin tariflerinden, o kadar çok tarif defteri vardı ki annemin, sürekli onları karıştırıyoruz yeni bir şeyler denerken. Hepsi çok düzenli, tatlılar bir yerde, çorbalar bir yerde. Sanki bize onları düzenleyip bırakmış sağolsun, Allah ondan razı olsun, Allahım mekanını cennet eylesin, kabri nurla dolsun inşallah...


Tarife gelince şöyle; 1 yumurta, 1 çay bardağı sıvıyağ, 1 çay bardağı süt, 1 çay bardağı yoğurt, 1 çorba kaşığı sirke, 1/2 paket kabartma tozu, 1 çimdik tuz, aldığı kadar un. Bunlarla kulak memesi yumuşaklığında hamur elde edilir. En az 1 saat bekletilir. 28 bezeye ayrılır ve bir süre daha böyle bekletilir. Daha sonra dörderli gruplar tabak büyüklüğünde açılıp, aralarına nişasta konup 40 cm çapı tepsi için büyültülür. Ceviz atılır ve dörde kesilip aşağıdaki gibi oklavaya sarılıp büzüştürülür ve kesilir.

Kesilen tüm tatlılar tepsiye yerleştirilir ve eritilen 150 gr. tereyağı üzerlerine gezdirilir.

Şerbeti için; 4 su bardağı şeker, 3 su bardağı su kaynatılır, biraz limon damlatılır. Tatlımız sıcak, şerbetimiz ne sıcak ne soğuk iken üzerine yayılır. En az 24 saat geçtikten sonra tatlımız daha güzel oluyor. Misafirlerimizin beğenisini aldı tatlımız bu arada... (:

Bu da bir yürüyüş sırasında çekilen fotolardan biri, ne mi yapıyorlar, akıntıdan gelecek balıkları dört gözle bekliyorlar efendimmm.... (: