Eveeeettttt nerde kalmıştık... :) En son Kuşadası' ndan ayrılmış ve İzmir Seferihisar'a istikametimizi çevirmiştik. Sağolsun orada bizi çok tatlı bir ablamız ve ailesi ağırladı. Misafirperverliğine hayran olduk... :)
Yemeğimizi yedik, çaylarımızı içtik, gece 12'de bize Seferihisar turu yaptırdılar. Sığacık Kalesine çıktık. Kaleden görüntü gece gece ancak bu kadar, ama nasıl bir rüzgar neredeyse uçacaktık. Kale içi sokakları dolaştık, evlerin bazısı restore ediliyormuş aslına uygun olarak...
Kavak yelleri dizisi burada çekilmiş, sokaklarında dolaşırken bu yazıya rastladık... :))
Sonra sahilde bol bol dolaştık, el yapımı eserler yapan tezgahlar vardı. Aslında bununla alakalı ayrı bir post yapmam gerekir. Yaprak sanatı, fotograf çekerken bayan çok kibardı. Ömür Köroğlu, medyada paylaşırsanız sanatın isminden de bahsedin ki tanıtılsın dedi... :) Tam da üstüne bastı, bloğumda bahsetmeden geçer miyim... :) Bu tabloların hepsi el emeği, ve kendi tarafından dağdan, bayırdan, seralardan toplanmış çiçek ve yapraklarla yapılmış şahane eserler. Ben de güzelliklerine dayanamadım, aldım bir tane. Dediğim gibi ayrı bir post yapıcam bu konuyla alakalı... :)
Kaldığımız evden bir görüntü, ablamız çok maharetli bir bayan, çiçeklere de hayran. Güğüm detayına da dikkatinizi çekiyorum. Kahvaltımızı yaptık ve yolumuza koyulduk... :)
İzmir ve çevresi olur da, lokma olmaz mı, arabada seyrederken lokma göründe dayanamadık, sıcak sıcak yedik, tarçın aromasıyla tadı bir harikaydı lokmaların... :)
Yolumuz bu sefer şu meşhur kıyamet senaryolarıyla gündeme gelen Şirince' ye düştü. Burası da adı gibi şirin bir yer, bu görmüş olduğunuz bina hem restorant, hem de eğitim müzesi...
Bir eğitimci olarak içeriyi ziyaret etmemek olmazdı... :)
Etrafı dolaşırken karşımıza çıkan basma çantalar, ya da resmen koltuk kumaşlarından yapmışlardı... :))
Peki bu çantalara ne demeli, yukarıdakilerle 7 farkı bulunuz... :)))
Şirince' ye şöyle bir el sallayıp yeniden yolumuza koyulduk... :)
Diğer tatil maceralarıyla görüşmek üzere... :)