5 Ekim 2011 Çarşamba

KUŞBURNU MARMELATI VE ARKADAŞ BLOĞU...

Evdeki kuşburunlarını değerlendirmek için ablam tarafından mecburen yapılmış marmelat, ama öyle... :))) Çok zahmetli ayrıca da... Ama çok faydalı olduğu söyleniyor , bunu da söylemeden edemeyeceğim. :) Önce kuşburunları düdüklüde kaynatılıyor, sonra süzgeçten geçiriliyor, en son da şekerle kaynatılıyor. 2-3 cümleyle anlattığıma bakmayın, bayağı uzuuuuuuuuuunnnnn sürdü, ben şahidim. :))

Düdüklüde kaynamış kuşburunları...

İnce süzgeçten geçirilmeye çalışıldı, olmadı tel süzgeç devreye girdi.. :))

En son ocakta şekerle kaynatıldı. İnanın tadı müthiş...Kahvaltı sofralarını süsleyebileceği gibi, kurabiyelerde de kullanılabilir...

Danimarkalı doktor Kaj Winter tarafından yapılan araştırmalarda kuşburnunun eklem ağrıları olanlarda tedaviyi desteklediği belirlenmiştir. Kuşburnunun kabuk ve çekirdeğinde yeralan bir maddenin iltihabi reaksiyonu engellediğine dair tespitler yapılmıştır.

Kuşburnunun iltihap giderici ve ağrı kesici bileşenleri suda çözünmediğinden eklem romatizmasına karşı kuşburnu çayı etkili değildir. Eklem romatizmalarına karşı kuşburnu marmelatı kullanılmaktadır.
Japonyada yapılan bir araştırmada kuşburnu marmelatının vücuttaki yağ oranını düşürdüğü gözlenmiştirBöbreküstü bezlerine olan etkisiyle hormonların üretimini destekler.
Kan temizleyici özelliği kusburnunun yararları arasındadır.
İdrar yolu enfeksiyonlarını önleyici etkisi bir diğer kuşburnu faydası olarak belirtilebilir.
Besleyici etkisiyle genel güçsüzlük durumlarına karşı kullanılabilir.
Solunum enfeksiyonlarına iyi gelmekte, aynı zamanda vücutta dirilik sağlamaktadır.
Aynı zamanda etkin bir kan temizleyicisidir.
Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı da oldukça faydalı bir besin."Bedene ve gözlere güç verir''
Kanı temizler,kanda bulunan zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar.

Antioksiden etkisine sahiptir.    

                            Faydalar kısmı alıntıdır şu siteden .   http://tokatyoreselurunler.tr.gg/


Bu arada canım üniversite arkadaşım, kankam bloğunu canlandırmış, çoktandır yazmıyordu, renkli yazılarına devam, özellikle son 2 yazısı okunmaya değer, tavsiye ederim. TIK TIK

2 Ekim 2011 Pazar

DİKİŞ MAKİNASI TAVSİYESİ...

Bir marka üzerinde karar kılmıştık. Eskiyi getir, yeniyi götür kampanyası vardı, yapılan indirimler de komik aslında 50 tl den başlıyor en düşük modelde. Ama netten araştırınca bir sürü kötü eleştiri okuduk. Markayı yazmıyorum, önyargı oluşmasın. Şimdi sizden istediğim dikiş makinası kullananlar, yeni alanlar, ya da almayı isteyip bizim gibi araştıranlar, neler tavsiye edersiniz? Şimdiden teşekkürler...:))

Bu da bizim yadigar, vefalı dikiş makinamız. Bunun dışında bir tane daha var, piko makinası diye geçiyor, ama fazla işimize yaramıyor açıkçası, onu değiştirmek işte maksat, ama bakalım ne olacak son karar..:)))

 Hayırlı pazarlarrrr....:))

26 Eylül 2011 Pazartesi

NAR ÇİÇEĞİ SEVDASI ve CİCİ ETEKLERİMMMMM...(:

Benim bu sıralar takıntılı olduğum renklerden biri efendim, nar çiçeği. Biri hırka, diğeri ayakkabı olarak bu sevdada yerini aldılar. Hırka ve ayakkabıyı aynı mağazadan indirim zamanı almıştım. Hırkayı alınca, ayakkabı reyonundaki aynı renk ayakkabı dikkatimi çekmişti. Gittim, geldim, gittim, geldim. Eh indirime de girince benim nasibimmiş dedim... :))) Eteklerim de okullar açılmadan önce , özellikle bu yeni ciciler için dikildiler... :))

Eteğim 10 cm lik korseden sonra, sıra sıra pilelerden oluşuyor, duruşu falan çok güzel oldu, boyu dizlere kadar, ayakkabı topuklu olunca kısa dursun istemedim, boyu bayağı uzun oldu... :))

Bu da 4 katlı beyaz eteğim, özellikle kumaşı bu tarz olsun istedim, bilmiyorum sizler nasıl buldunuz bakalımmmm????

21 Eylül 2011 Çarşamba

HEDİYELEŞMEK... (:

Geçenlerde takvim yaprağının arkasında bir hadis-i şerif okumuştum. Şöyleydi: ''Hediyeleşiniz ki birbirinize olan muhabbetiniz ziyâdeleşsin''. Çok hoşuma gitti açıkçası. Hediye almayı da, vermeyi de severim. Ama almak daha mı güzel nedir... :)))

İşte bir öğrencimin bana bugün hediye ettiği saatli bilekliğim, hediye ne olursa olsun insanın hoşuna gidiyor. Eh biz bayanlar bu tarz hediyeler alınca bayağı bir mutlu oluyoruz sanırım. Günüme mutluluk kattı bu şirin hediye, sağolsun öğrencim... (:

19 Eylül 2011 Pazartesi

PEELING KREMİMMMMM... :)))

Efendim piyasadaki peeling kremlerine on basar, kesinlikle herkese tavsiye ederim. Önceden yapardım, ama çoktandır ihmal etmiştim. Aşağıda benim kendi ellerimle hazırladığım peeling kremim...:)))) Malum okullar yarın açılıyor, biraz bakım yapayım di mi ama, öğrencilerime hoş görüneyim...:))))

Efendim serde kimyacılık olunca elimiz yatkın, gerçi herkesin kolaylıkla yapabileceği bir krem. Krem diyorum,  çünkü gerçekten benim kullandığım hazır piyasa kreminin yanında 5-10 katı etkili, emin olabilirsiniz.

Şöyle hazırlıyorsunuz efendim; çok ama çok basit. 1 mama kaşığı yoğurt, gördüğünüz kıvamı elde edecek kadar mısır unu ve 1-2 damla limon. Bunu iyice karıştırın. Ayna karşısına geçin ve yüzünüze bol miktarda iyice sürün. Bu şekilde cildinizin hassaslık derecesine göre bekletin. Örneğin yarım saat, ama ben 1 saat bekledim, işlerim vardı, bırakmak istemedim. Bu arada yüzünüz gerilecek, panik olmayın... :)))) Sonra önünüze bir gazete kağıdı alın ve yüzünüzü ovalarak kuruyan karışımı çıkartın. Ama iyice ovun onları çıkartırken, ölü derinin atılması için. Sonra da iyice yüzünüzü yıkayın.

İnanın benim yüzüm her yaptığımda pırıl pırıl olur ve de elim kayar nerdeyse yüzümü yıkarken. Kesinlikle deneyin derimmm..:))

Ben şimdi kaçar, yarın okullar açılıyor, heyecanlıyım, böyle heyecanlanabilmek güzel, mesleğimi çok ama çok seviyorummmmmmmmm....(:


16 Eylül 2011 Cuma

KOCACIK KAPAMASI...

Efendim bizim geleneksel yemeklerimizden, Kocacık Yugoslavya' nın bir köyü. Ben de oraların ismini vereyim dedim kapamamıza ( babamdan gelen yoğun istek üzerine (: )  Bu yemek biraz özel bir yemek, kalabalıklara ve de misafirlere yapılır. Biz de misafirlerimize yaptık... :)

Kapamamızın yapım aşamaları şöyle; İlk önce istediğiniz cinste tavuk parçaları alınır(genelde but ya da kalça olur, biz bu sefer kalça tercih ettik) Tavuklar suyunu çekene kadar kavrulur, sonra su ve ikiye bölünmüş bir soğan ile birlikte pişiriyoruz.Pişince suyunu süzüp bir kenarda bekletiyoruz, soğanlar da atılıyor haliyle...

Öte yandan pirinci pilav gibi kavurup, tavuğun suyu ile suyunu tam çekmeden pişiriyoruz. Sonra pilavımızı bir tepsiye yayıp, tavukları üstüne diziyoruz. Fırına verip, suyunu çekene ve tavuklar kızarana kadar pişiriyoruz Çıkınca üzerine karabiber ve özellikle bol miktarda kuru nane serpiyoruz ve afiyetle yiyoruz...(:

Emeği geçen ablama buradan sevgiler, ellerine sağlık...:))

13 Eylül 2011 Salı

BAHÇE GANİMETLERİ...2

Birkaç zaman önce bu yazımda bahçe ganimetlerinden bahsetmiştim. İşte şimdi de incir mevsimi, yeni yeni olmaya başladılar. Henüz küçükler, ama büyümeye başlarlar birkaç gün içerisinde...



İşte size incirin birkaç faydası;

• Sindirimi kolaylaştıran incirin, bedeni bakterilere karşı koruyan etkileri de vardır.
• İncir içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler:incirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Süt içemeyen kişilerin incir yemeleri öğütlenir.
• İncir, içerdiği 'benzaldehit' adlı maddeyle kanserli hücrelerin büyümesini önler, kansere karşı etkili olur.
• Kuru incirden hazırlanan infüzyon, özellikle çocuklarda korkusuzca kullanılabilen etkili bir müshildir: Bunun için iki-üç kuru incir doğranır. Üzerine kaynar su dökülerek 10-15 dakika demlendirilip bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde 2-3 bardak içilir.
• Körpe incir yapraklarının sütü siğile karşı etkilidir: Bu etkiyi sağlamak için körpe incir yaprağından sızan süt siğile sürülür.
• Körpe incir yapraklarının ezilmesiyle hazırlanan yara lapası, çıbanların olgunlaştırılması ve baş verip delinmesinde etkili olur.
• Kurutulmuş incir yapraklarıyla hazırlanan dekoksiyon, hemoroit (basur) ve çıbanlara karşı etkilidir: Körpe incir yaprakları, havadar ve güneş görmeyen bir yerde kurutulur. Bu yapraklar parçalanır. 2-3 tatlı kaşığı kurumuş yaprak bir bardak suda 30 dakika kadar kaynatılır. Böylece hazırlanan dekoksiyonla ıslatılan bez basur memesine sürülür ya da çıbanlara sarılır. Hemoroite karşı bu dekoksiyondan günde 2-3 bardak içilir.

http://www.maxicep.com/saglik-kosesi/incirin-faydalari-saymakla-bitmez-48754.html

5 Eylül 2011 Pazartesi

VEEEEE TATİL BİTERRRRR...

Bir Ramazan biter, bir bayram biter ve bir tatil daha burda biterrrrrr. 15 gün sonra okullar açılıyor ve biz bugün yapılan toplantıyla çalışma hayatımıza başladık. Sınavlar, görevler, okul, idare, öğrenci, öğretmen... artık bol bol zikredeceğimiz kelimeler arkadaşlarımızla... (:

Bayram bitti, inşallah hepimiz için çok güzel geçmiştir. Bu bayram bizim için biraz buruktu. Annemiz olmadan ilk bayramımız, onu ziyaret ettik ve sık sık da ediyoruz inşallah.

Bu bayram tatlıyı ablam yaptı, ben de ona yardım ettim. Tarif annemin tariflerinden, o kadar çok tarif defteri vardı ki annemin, sürekli onları karıştırıyoruz yeni bir şeyler denerken. Hepsi çok düzenli, tatlılar bir yerde, çorbalar bir yerde. Sanki bize onları düzenleyip bırakmış sağolsun, Allah ondan razı olsun, Allahım mekanını cennet eylesin, kabri nurla dolsun inşallah...


Tarife gelince şöyle; 1 yumurta, 1 çay bardağı sıvıyağ, 1 çay bardağı süt, 1 çay bardağı yoğurt, 1 çorba kaşığı sirke, 1/2 paket kabartma tozu, 1 çimdik tuz, aldığı kadar un. Bunlarla kulak memesi yumuşaklığında hamur elde edilir. En az 1 saat bekletilir. 28 bezeye ayrılır ve bir süre daha böyle bekletilir. Daha sonra dörderli gruplar tabak büyüklüğünde açılıp, aralarına nişasta konup 40 cm çapı tepsi için büyültülür. Ceviz atılır ve dörde kesilip aşağıdaki gibi oklavaya sarılıp büzüştürülür ve kesilir.

Kesilen tüm tatlılar tepsiye yerleştirilir ve eritilen 150 gr. tereyağı üzerlerine gezdirilir.

Şerbeti için; 4 su bardağı şeker, 3 su bardağı su kaynatılır, biraz limon damlatılır. Tatlımız sıcak, şerbetimiz ne sıcak ne soğuk iken üzerine yayılır. En az 24 saat geçtikten sonra tatlımız daha güzel oluyor. Misafirlerimizin beğenisini aldı tatlımız bu arada... (:

Bu da bir yürüyüş sırasında çekilen fotolardan biri, ne mi yapıyorlar, akıntıdan gelecek balıkları dört gözle bekliyorlar efendimmm.... (:

28 Ağustos 2011 Pazar

KOL BÖREĞİ, NAM-I DİĞER ÇARŞAF BÖREĞİ... :)

Bizim meşhurrrr böreklerimizden, diğer bir adı Çarşaf Böreği.

 Bu böreği yemeye alışınca, hazır böreklere börek gözüyle bakamıyorsunuz maalesef. Yapımı çok kolay olmasa da, ara sıra sofralarımızı süsler kendileri...:))

İç harç olarak patates, soğan, isteğe bağlı kıyma... Hafifçe ocakta pişiriliyor.

Hamurumuz un,su ve tuzdan oluşuyor.3 eşit parçaya bölünüp, biraz açılıyor ve yağlanıp 10-15 dk bekletiliyor. Bu şekilde bekleyen hamurlar daha güzel açılıyor.

Bu iş için özel beyaz çarşaflarımız var... :)) Bunlar çıkartılıyor ve bekletilen hamurlar, en az iki kişiyle karşılıklı açılıyor. Hamur inceldikçe kopma olasılığı yüksek görüldüğü üzere... :)) Açılan hamur yağlanıyor ve harcımız üstüne yayılıyor. Karşılıklı çarşaflar tutulup, hamur sarılıyor. Bu işlem 3 hamur için de aynı şekilde uygulanıyor ve tepsiye yerleştiriliyor. 

İlk parça bu şekilde, diğerleri de bunun etrafına yerleştiriliyor...

Bu da hepsinin yerleştirilmiş hali, üzeri yağlanıyor pişmeden önce...

İşte bu da nar gibi kızarmış hali, yapması saatleri, yemesi dakikaları alan böreğimizzzzz....

Bu macır böreğini bilenler var mı acaba????

26 Ağustos 2011 Cuma

DUALARDA BULUŞALIM...


Deki; Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var."
(Furkan suresi 77.Ayet)

"Rabbimiz buyurdu ki: Bana dua edin size cevap vereyim."
 (Mü'min suresi 60. Ayet)

Bu güzel geceyi en güzel dualarla süslemek niyetiyle, dualarda buluşalım. Hayırlı kandiller...