22 Aralık 2010 Çarşamba

BULGURLU BROKOLİ ÇORBASI...

Yemeklik olarak alınan brokolinin çok büyük olması sebebiyle, bir parçasını çorba olarak değerlendirmeyi uygun gördük ve sonuçta lezzetli ve besleyici bir çorba ortaya çıktı. İşte size basit tarifi... :)))



Küçük bir soğan alınır, doğranır ve yağda kavrulur. Küp küp doğranan küçük bir havuç eklenir ve biraz karıştırılır. Ardından  yine küp küp doğranan bir patates de atılır ve kavrulur. Sonra küçük parçalara ayrılan 250 gr kadar brokolimiz atılır tencereye. Biraz karıştırdıktan sonra, bir bardağı et su olmak üzere 5 bardak sıcak su eklenir. Bu karışım, malzemeler yumuşayıncaya kadar kaynatılır. Sonra malzemeler süzgeçten geçirilir. Tekrar ocağa alınır ve bir kaşık ince bulgur çorbamıza eklenir. Bulgurlar biraz şişene kadar pişirilir. Sonra karabiber ve tuz eklenerek çorbamız tatlandırılır. Arzuya göre ocağı kapattıktan sonra dereotu da ekleyebilirsiniz. Afiyet olsunnnnnn... :)))                                                       

17 Aralık 2010 Cuma

EL EMEĞİ KÜPEM VE KOMBİNİMMMMM... :)

Tamamen uydurmasyon, ama görenler tarafından çok beğenilen ve cici bulunan küpelerimi sizinle paylaşmak istedim. Bir tane atkı yapmıştım tığla ve onun üzerine motifler yapıp dikmiştim. O motiflerden artmıştı birkaç tane, benim de aklıma böyle bir küpe yapmak geldi. Küpe aparatlarını kullanıp, birkaç detayla küpeyi bitirdim.... :)))


Ve bunlar da küpelerime uydurduğum kıyafetlerim... :)))) Eteği de ben dikmiştim bu arada... :)



Herkese güzel bir haftasonu diliyorummmm, sevgiyle kalın.... :)))


16 Aralık 2010 Perşembe

BEYAZ SAAT TAKINTIM, BİRİ BENİ DURDURSUNNNNN. :)

 Uzun yıllardır kullandığım yadigar bir saatim vardı, büyük saatler moda olduktan sonra gözüme miniminnacık gelmeye başlayınca, kendimi bir saat dükkanında arkadaşlarla saat beğenirken buldum. Bir bakmışım, bir adet tam gönlüme göre bulmuş ve koluma takmışım. Yaklaşık 2 aydır da kendisiyle aramızda kuvvetli bir bağ oluştu, çok severim kendisini.

Normalde saat çok güzel bir aksesuar. Ama ben öyle onlarca saatim olmasına bir anlam veremediğim için, hep tek saatle yetinmişimdir. Ama gelin görün ki, bu sıralar beyaz saate takmış durumdayım. Saatçilerin önünden geçerken, ama her nevi ; seyyar, pazardaki, dükkan hep gözüm kayıyor. Çok güzel geliyorlar gözüme, hani gel beni al diyorlar. İşte bunlardan birkaçı. Buyrun, şuradan alayım sizi... :)))






Birkaç şeker şey, bloğum beyazlara bürünsün istedim. :))) Artık birgün nefsime yenilip alır mıyım, yoksa tek saatliliğe devam mı ederim bilmiyorummmm..... :))))


14 Aralık 2010 Salı

METE BÜYÜKSÜNNNNN... :)))



      Nasıl bir sinir olduysam şu anda. Anlamışsınızdır. '' Öyle bir geçer zaman ki'' ve bu akşamki bölümü. Ara ara bakıyordum göz ucuyla, ama sonunda resmen yapıştım televizyona ( mecazen yani (:  )

''Sevgi ve nefret arasında ne kadar ince bir çizgi var di mi baba? ''

Mete büyüksünnnnnnn, ama dur yakma o evi, bu korku ona yeter... :)))


13 Aralık 2010 Pazartesi

ATIŞTIRMALIK POĞAÇA...

 Size de öyle olur mu bilmiyorum, bazen içiniz kıyılır ve evde bir şey olsa da yesem dersiniz. İşte bu tarz durumlar için bizim evde yapılan bir poğaça. Malzemeleri her evde bulunacak cinsten ve yapılışı da gayet basit....

İlk önce 1 bardak ılık süte, 2 çorba kaşığı kuru maya ve 2 çorba kaşığı şeker eklenir. Ilık bir yerde mayanın kabarması beklenir. Biz kalorifer üstüne koyduk... :)))

Sonra 3 nescafe bardağı un alınır. Unun ortası açılır, buraya kabarmış olan üstteki karışım, 1 şişe soda, 1 su bardağından bir parmak eksik sıvıyağ, 1 tatlı kaşığı tuz ilave edilerek hamur tutulur. Bu hamur ılık bir yerde, 1 saate yakın mayalanması için bekletilir.

Diğer bir yanda iç malzeme hazırlanır. Biz bir miktar ekşimik, biraz rendelenmiş kaşar peyniri ve dereotu kullandık. Sonra mayalanmış hamur ufak bezelere ayrılıp, içleri yukarıdaki karışımla doldurularak poğaçalar hazırlanır. Biraz da tepsi mayası için bekletilir. Biz yarım saate yakın bekledik. Vaktiniz yoksa daha az da bekleyebilirsiniz.

Bekletilen poğaçaların üstüne yumurta sarısı sürülür, ardından susam serpilir ve fırına yollanırrrrrr.... :)))



İşte poğaçalarımızın son durumu, denemek isteyenlere şimdiden kolay gelsin, hayırlı ve çok çok güzel bir hafta diliyorummmmmm... :)))

11 Aralık 2010 Cumartesi

BU KIŞ GÜNÜNDE, KÖFTELİ MEYANE ÇORBASI...

     Aslında bu çorbayı bloğu ilk açtığımda da yayınlamıştım. Ama bugün evde yapılınca tekrar yayınlayayım dedim. Ben bu çorbaya bayılırım. Özellikle kış günlerinde idealdir, yanında pilav ohhh süper bir ikili... :) 



Tarifi şu şekilde:

KÖFTELİ MEYANE ÇORBASI: (6-7 kişilik)

300-350 gr kıyma, 2-3 dilim ıslatılmamış bayat ekmek, rendelenmiş 1 soğan, tuz, karabiber, bol miktarda
nane kullanılarak misketten biraz büyük köfteler hazırlanır. Bunlar bol sıvıyağda kızartılır, bir kenara alınır.

Diğer yandan bir tencerede yağ kızdırılır.(İsterseniz köfteleri kızarttığınız yağı kullanabilirsiniz). 1 tatlı kaşığı kırmızı biber atılır, sonra 1 su bardağı silme un atılır, un kokusu gidene kadar kavrulur. Sonra göz kararı soğuk su katılarak, kısık ateşte koyulaşıncaya kadar kaynatılır. İçine kızartılan köfteler eklenir, biraz daha kaynatılır. Hazırlanan 3-4 diş sarımsaklı yarım fincan sirke kaynayan çorbaya ilave edilir. Az daha kaynatılan çorba, sıcak sıcak servis yapılırak mideye indirilir afiyetle.

7 Aralık 2010 Salı

HAYIR KADINIM HAYIR AĞLAMAAAAA...

Evet beyler , bayanlar, özellikle siz beyler, evet, evet siz beyler!!! Nedir şu bayanlardan çektiğiniz ki, bu şarkının sözünü '' Kadın yoksa ağlamak yok'' diye anlarsınız. Hangi şarkı mı?

Bob Marley amcamızın söylediği  ''NO WOMAN NO CRY''....

Daniel Craig abimizin,  ''Ağlayan Erkekler'' adlı sergideki fotosu.  ''NO MAN NO CRY... :))))


Ömrünüz boyunca salya sümük kadınlar tarafından ağlatılmışçasına, sözleri nasıl anlamaktır böyle. Kadınının ağlamasını istemeyen Bob Marley oturmuş bu şarkıyı söylemiş duygulu şekilde '' HAYIR KADINIM HAYIR AĞLAMA'' . Hatta bunu şarkıda geçen ''Hey little darling don't shed no tears'' sözleriyle de anlayabilirsiniz. Der ki Bob Amcamız '' Gözyaşlarını dökme küçük sevgilim'' Beyler, yapmayın, etmeyin. Lütfen artık bu şarkının sözlerini yanlış anlamaktan vazgeçinnnnnn.  :))
Oh rahatladım, dağılabilirsiniz şimdi... :))))

ACİL NOT: Sakın bundan sonra da bu şarkıyı bak kadın ağlama artık, kafam şişti diye de anlamayın, aman diyeyim şimdiden... :)))))


5 Aralık 2010 Pazar

GİYSİ TÜYÜ TOPLAMA MAKİNAM... :)


Ne zamandır istiyordum, BİM sağolsun. Baktım evimizin yakınındaki şubesine gelmiş, kaçırmayım dedim.Az önce de ilk defa denedim. Yeni, fakat tüylenmiş bir kazağım vardı. Gayet güzel sonuç verdi.
Tavsiye edilir. Fiyatı da gayet makul, 3.65 TL. İlgilenenlere duyurulur.... :)))




OYYYYY OYYYYY OYYYYY... :)))

Yıllar önce bir gazetede görüp kesmiştim fotoğrafını. Sonra üzerinden vakit geçmiş unutmuşum. Geçen nette dolaşırken tekrar rastlamamla, bir çığlık atmam bir oldu. Ne kadar özlemişim meğer ben bu şirin bebişi...:)))


Şuna bakın ya, ne kadar tatlı maşallah, yerim ben seni tatlı şey... :)))
Ama öyle değil mi, yenmez mi bu bebiş?

1 Aralık 2010 Çarşamba

YENİ ETEĞİM VE KOMBİNİM... :)

Aslında bu eteğimi dikeli 2 ay falan olmuştur, ama bilgisayarım olmadığı için fotoğraflayıp yayınlayamamıştım. Şimdi makinam da olunca çekeyim ve bloğuma koyayım dedim, dikmek isteyenlere fikir olur. Yapım aşamalarını maalesef çekmeyi ihmal etmişim, zaten okulların açıldığı hafta dikmiştim. Hatta alt dikişlerini gece 12' de dikip ertesi gün de giymiştim. ( sabırsız ben (: )


Kumaşı 1 TL' ye aldım kumaş pazarından. Hazır eteklerimden yardım aldım biraz. Korsemizin boyu 10 cm, ön tarafta pileler kırıldı, etek boyunu da uzun yaptım ben.


 İşte bu da eteğimle yaptığım kombinim. Üstte de dediğim gibi eteği bitirir bitirmez giydim bu kombinle ve arkadaşlarım çok beğendiler. Eteği nereden aldığımı sordular hatta. (ehehehe) Bu arada biçme aşamasında bana destek olan ablama da teşekkür edeyim burdan...

Herkese sevgiler, yeni paylaşımlarda buluşmak dileğiyle, şen ve esen kalın...:)))